12 Kasım 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 54; YALAN

Yalan söylemediğimiz yıllar; sadece bebeklik dönemimize ait olanlar. Bazı araştırmalara göre, yeni tanıştığımız insanlara 10 dakikada bir,  ortalama 3 yalan söylüyoruz. Sadece başkalarına değil, kendimize de yalan söylemeyi öğreniyoruz. Sevinelim mi, üzülelim mi bilmiyorum, yalan söyleyebilen tek canlı türüyüz. Tüm sosyal sistemimiz; yalanları ortadan kaldırırsak, altında kalacağımız büyüklükte yalanlardan kurulu.

En çok değerimizi yükseltecek yalanları kullanıyoruz. Bir iş görüşmesinde; ''Söylediğiniz işle ilgili hiç tecrübem olmadı.'' dediğinizi düşünsenize muhtemelen elenirsiniz, bunu bildiğiniz için o görevi nasıl başarıyla yapacağınızı, ballandıra ballandıra anlatırsınız. İşin kötüsü, sizi dinleyen yalanlarınızı yakalasada, ''Böyle güzel yalan söyleyen, bu işi de kıvırabilir.'' diye düşünecektir.

Olmadığımız şey gibi görünmek için, borca girer, kredi kartlarımızı şişiririz, şişerek öküz kadar olmaya çalışan kurbağa gibi.  Bir süre sonra, en çok yükselen en yalancı olduğu için, kendiyle en fazla çelişen ve bulunduğu konumu haketmediğini düşünen bir sürü sorunlu üst düzey yöneticiyle karşılaşırız.
Yalancı akıllı olduğundan ve aklını, yalanını yüzüne vurmaya tercih ettiğimizden, en yalancılar yürümeye ve yükselmeye devam ediyor.

Burada iki nokta çok önemli; birincisi beynimizin vicdan filtresi, yalanlarımız bu filtreye takılarak psikolojimizi bozuyor. İkincisi beyin sözel olarak yalanın uzun süre eğitimini almış olsada, beden dilimiz; deneyimli gözler için, söylediğimiz yalanları açığa çıkarıyor , hem de her seferinde.

8 Kasım 2012 Perşembe


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 53; HAYVANLAR


Kağıdı kalemi hazırlayın, belki de oyun olarak bildiğiniz ama en geçerli psikoloji testlerinden biri olduğunu bilmediğiniz bir testi beraber yapacağız.

En sevdiğiniz hayvanı ve ayrıntısıyla nedenlerini yazın.

En sevdiğiniz ikinci hayvanı  ve ayrıntısıyla nedenlerini yazın.

En sevdiğiniz üçüncü hayvanla ilgili de aynı şeyi yapın. Söz başka hayvan yok:)

Akvaryum size neleri  çağrıştırıyor ve neler hissettiriyor, yazın.



Birinci hayvanı sevmenizle ilgili  nedenleriniz; kendinizde en baskın gördüğünüz özellikleri gösteriyor, yani sizi.

İkinci hayvanla ilgili sevgi nedenleriniz, bir sevgiliden beklediğiniz en önemli özellikleri gösteriyor.

Üçüncü hayvan ise nasıl bir çocuk beklentisinde olduğunuzu gösteriyor.

Akvaryumla ilgili yazdıklarınızsa aile hayatına bakış açınızı gösteriyor, size huzur mu çağrıştırıyor, yoksa kafes gibi mi görüyorsunuz onu?:)



Hayvan sıralamanız ve seçimleriniz zamanla değişebilir, yazdıklarınız bugününüzü yansıtmaktadır. Bu teste benzer bir testle bir çok USA'lı şirket,  işe alım yapmaktadır.

1 Kasım 2012 Perşembe

BİLİNÇALTI KULLANMA KILAVUZU 52; MEDYUM BEYİN(Geleceğinizi öğrenmeye hazır mısınız?)

Geleceğinizi öğrenmeye hazır mısınız? Önce kağıt ve kalemimizi hazırlayalım. Kağıda bir medyumla karşılaşsanız sormak istediğiniz 3 soruyu (Olabildiğince açık) evet/hayır cevabı alabileceğiniz şekilde yazın.
Örnek;
1-Evlenebilecek miyim?
2-Çocuğum olacak mı?
3-Müdür olabilecek miyim?


ÖNEMLİ: Okuduğunuz şeyleri yaparak sonraki bölüme geçin.


Şimdi gözlerinizi kapatarak aklınıza ilk gelen nesneyi, yeri v.b detaylı bir şekilde hayal edin ve  yazın. Bunlar size ne hissettiriyor? Mutluluk, üzüntü, huzur v.b hepsini yazın.

Yazmanız bittiyse simdi kafanızı kaldırarak bir noktaya bakın(Her hangi bir yere, her hangi bir şeye) ne görüyorsunuz? Gördüğünüz şeyi tüm detaylarıyla kağıda yazın. Ne olduğunu, büyüklüğünü, en önemlisi size
neler hissettirdiğini, aklınıza  ilk gelen şeyleri kağıda geçirin.

Şimdi de elmaları düşünerek kağıda elmalarla ilgili bir hikaye hayal edin ve  yazın. Elmalar nasıl büyük mü, parlak mı, ne renk? İki elma hayal ederek hangisinin büyük olduğuna  bakın, birinci elma mı büyük ikinci elma mı? Kağıda yazın.



Medyuma sorduğunuz birinci sorunuza biliçaltınızın verdiği cevap; (Olacak olan anlamında değil, bilinçaltınızın inandığı.)gözlerinizi kapattığınızda gördükleriniz ve hissettikleriniz. İyi şeyler hissediyorsanız cevap olumlu, hissettikleriniz kötüyse bilinçaltınızın cevabı  olumsuz.

İkinci sorunuzun cevabı bir noktaya bakarak yazdıklarınız.

Üçüncü sorunun cevabıysa elma hikayenizin size hissettirdikleri ve elmalardan hangisinin büyük olduğu. İkinci elma büyükse cevap olumlu, elmalar aynıysa bilinçaltınız kararsız.

Burada yazılanlar gelecek değil, bilinçaltımızın bu sorulara yorumu. Bilinçaltı çaktırmadan bizi idare ettiğinden olumsuz cevaplarla ilgili bilinçaltınıza olumlu veriler ve inanç yükleyebilir, tahminlerini değiştirebilirsiniz. Nasıl mı? Bir başka blogda...

30 Ekim 2012 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 51; GÖRME DUYUMUZ

En baskın duyumuz olup, beynimizin %30 luk bölümünü kaplamaktadır. Gözü sadece bağımsız optik  bir görme aracı olarak görmemiz yanlış. Algı filtremizden geçmeyen hiç bir şeyi ''gördük'' diyemeyiz. Yanda ki şekilde yazılanları okuyabilir misiniz? Ne yazıyor?

Fazladan yazılı the farkedilebildi mi? Beyin işine geldiği gibi,  fazlalığı çıkartarak şekli algıladı. Algılama  sürecinde  beyin işine geldiği gibi eksik olanı tamamlar, fazlalığı çıkartır.Çok hareketliyken bile görüntülerin netliği bu nedenledir.
O an kafamızdan ne geçtiğine göre karşımızdakini her seferinde farklı algılarız.
Her saniye 11 milyon bilgi parçasının ancak 50 tanesini işleyecek olan beyin, bu özelliklere sahip olmasında ne yapsın? Sihirbazlar; tüm numaralarını beynimizin bu özellikleri sayesinde yapabilirler. Bir sihirbaz gösterisinde seçilen kartı kağıtların arasına yerleştirirken seyircilerin tümünün dikkatini kağıtlar üzerinde öyle bir toplamıştı ki, seçilen kağıdı yavaşça ağzına götürdüğünü kamera hariç görebilen olmadı. Başka bir gösteride katılımcı çiftin yüzüğünü kaybeden sihirbaz yüzüğün biraz ilerde şifreli bir anahtara bağlı olduğunu gösterdi. Sevgililerin doğum tarihlerini sorarak bu tarihleri şifreye yazdı ve anahtar açıldı. İnanılmaz bir andı. Bu nasıl olabilirdi? Kimse şifreli bir kilidin ne yazarsan yaz açılabileceğini düşünmemişti. Çünkü, beyin o an  ''Şifreli anahtar sadece doğru şifreyle açılır.''bilgisini kullanıyordu ve tabi ki çoğu zaman olduğu gibi yanılıyordu:)

Bir videoda; az sonra izleyeceğim görüntüde genç kızın bağ mı yoksa dağ mı dediğini test etmemiz isteniyordu. Genç kız dağ diyordu. Testin sonraki bölümünde ise gözlerimizi kapatarak duymamız istendiğinde açıkça bağ dendiğini işitiyordunuz. Çünkü, bağ sesinin üstüne genç kızın dağ dediği videosu monte edilmişti. Beyin gözler açıkken kulaklarına değil gözlerine güvenmeyi seçmişti.

Portakalının rengi parlak turuncuysa, tadı daha hoş geliyor.

Coca Cola; üzerinde logolu  bardaktan içildiğinde daha çok beğeniliyor.

Üzerinde tam yağlı  yoğurt veya organik yazan her şey daha lezzetli algılanıyor.


Arkadaşlarınıza,(Şaraptan anlayan) siyah bir bardağın içinde beyaz şarap içirirseniz, onu hepsi kırmızı şarap olarak algılıyor ve tadını öyle yorumluyor. Ben yanılmazdım diyorsanız, şarap uzmanlarının bile  bu tür testlerde yanılabildiğini belirteyim.

Ne yaparsak yapalım beyin önce görme duyumuza güveniyor. İyi servis edilmiş kedi mamasını kolay kolay hiçkimse kaz ciğerinden ayırt edemiyor:)

Hem cinsimizde veya karşı cinste en önem vererek baktığımız bölge neresidir?
Heyyy, Lütfen ciddi bir blog okuduğumuzu hatırlayalım:))
Ne popo, ne göğüs, yüz evet doğru okudunuz yüz. Sosyal bir varlık olan insan yaşayabilmesi için düşmanlığı, dostluğu, hemen hemen her türlü duyguyu görebildiği yüzü okumayı her dönem  hayati bulmuş. Bu nedenle sadece yüz tanımak için beyinde fusiform denilen bir bölüm vardır

Görme duyumuza bu kadar güvenmek genelde bize kaybettiriyor, özellikle insan seçimlerinde...


26 Ekim 2012 Cuma


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 50; BEN, SENİM...

Ben 100kg(En fazla:)), 1.80m boyunda bir erkeğim, sizce ben ve Hülya Avsar birbirimize tahminen %  kaç benziyoruz?

Cevap: %99,9 oranında benziyoruz. Sadece anatomik olarak değil, biyolojik ve kimyasal olarak fotokopi kağıdından 1000 kat fazla benziyoruz.

Peki, psikolojik olarak bibirimize %  kaç benziyoruz?
Bir önceki benzerlikten daha da fazla.
''Ne?'', ''Aynı mıyız yani? '' dediğinizi duyar gibiyim.:)

 EVET aynıyız, eşsiz olduğumuzu düşünmek daha hoş gelsede evet, ben senim, sen de ben...Hırslarımız, endişelerimiz, tepkilerimiz çok benzer. Zaten bilim ortak noktaların olması üzerine kurulu, psikoloji de bu nedenle bilim.
Bu gerekçeyle kendimizi tanıdığımız oranda karşımızdaki kişi ya da kişileri de tanıyabiliriz.Yani aklımızı okuyabiliyorsak, karşımızdakinin aklını da okuyabiliriz.

Bugüne kadar karşı cinsten gerçekten etkilendiğiniz 2 kişi oldu, aslında dışa dönük duruyorsunuz ama son derece duygusal bir insansınız, en büyük zaafınız insanlara kolay güvenmek, insanlar yaptıkları işi sizin kadar sahiplenmiyor....:))

Beynimizi okuyanlar; yıllardır, ideolojileri çatıştırarak hegemonyayı görünmez kılıyorlar...
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 49; ALGI


Algı; beynin  duyu organlarından gelen verileri yorumlayarak,  cevremizdeki  her seye bir anlam verme surecidir. Algı ne ise gerçekliğimiz odur. Önemli olan olaylar değil, onları nasıl algıladığımızdır. Algıyı etkileyen faktörler; uyarıcının konumu, ortam koşulları olabileceği gibi kişinin içinde bulunduğu ruh hali, geçmiş deneyimleri, öğrendiği sosyal normlar ve beklentileri de olabilir. Dış dünya bizim gördüğümüz gibi değildir.Beyin dış uyaranlara karşı bir filtreleme mekanizmasına sahiptir. Biz filtremizden geçenleri gerçekliğimiz olarak algılarız. Algımız; hem başa bela olabilir hem de cenneti bizlere sunabilir.

Çok görmüş, gezmiş bir bilge yorulunca yolun kenarındaki bir meşe ağacının altında oturmuş, etrafını seyrederken yolun yukarısından gelen bir köylu ona yaklaşmış.

-''Ey bilge kişi ben vadideki köyden ovadaki köye gidiyorum, ovanın insanları nasıldır acaba?''diye sormuş köylü.
-''Geldiğin vadideki köyün insanları nasıldı?''diye sormuş bilge.
-''Berbat insanlardı, hırsızlık yalan dolan hep oradaydı, kapımızı iki kere sürgülemeden yatamazdık, canımı zor kurtardım. Sahi ovadaki insanlar nasıl?''
-''Orası da aynen söylediğin gibi.'' demiş bilge.
Bilge dinlenmeye devam ederken yolun aşağısından bir köylü yaklaşmış bilgeye.
-''Bilge kişi ben ovadaki köyden vadideki köye gidiyorum, vadinin insanları nasıl insanlardır.''diye sormuş köylü bilgeye.
-''Geldiğin ovadaki köyün insanları nasıldı?''diye sormuş bilge.
-''Harika insanlardı, dostluk, yardımlaşma hiç bitmezdi, kapımız açık uyurduk akşamları, görevim olmasaydı hiç ayrılamazdım oradan, sahi vadideki köyün insanları nasıldır?''
-''Orası da aynen söylediğin gibi.''demiş bilge...

Kıssadan hisse; gittiğimiz her yere götürüyoruz algılarımızı, mutlu olana Ordu'da bir, Adana'da...Mutsuz olana...
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 48; KURBAĞA ETKİSİ

ABD'de üzerinde trafik uyarısı yazan, ayaklı büyük tabelaları insanların bahçelerine koyması için izin istenmiş, sorulanların sadece %5'i teklifi kabul etmiş.

Önce küçük trafik uyarı yazısı teklif edilenlerse tabelaları hemen evlerinin bahçesine yerleştirmiş, belli bir süre sonra bu kişilere ilk örnekdeki büyük tabelaları bahçelerine koymaları için izin istenmiş, sorulanların %85'i teklifi kabul etmiş. Attığımız her adım bizi daha büyüğünü atmaya hazır hale getiriyor. Her konuda ince ince işleniyoruz.

Kurbağalar 22 derece sıcaklıkda yaşıyor eğer hızla suyun derecesi mesela 30 derece olursa kurbağalar ısıtılan sudan sıçrıyor ve kurtuluyor. Eğer su ısısı 0.5 derece gibi yavaş yavas arttırılarak 30dereceye  ulaşırsa kurbağaların  hiçbiri sıçramıyor, hepsi sıcaktan ölüyor.

Alıştıra alıştıra yapılıran neredeyse her fikri kabul ediyoruz. Biz de birilerini ikna etmek için aynı yöntemi kullanabiliriz.


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 47; FEROMONLAR
Feromon; hormon taşıyan koku kimyasallarına denir.

Kadınlara atletik ve zayıf erkeklerin terli tişortleri  koklatılmış, kadınlar çok yüksek oranda atletik erkeklerin tişortlerini çekici bulmuşlar.
Başka bir deneyde de kadınlara ter kokusunun çekici gelen erkeklerin genetik özellikleriyle, kadınların babalarının genetik özellikleri arasında ciddi benzerlikler bulunmuş.

Erkekler, yumurtlama dönemlerindeki kadınları daha çekici bulurlar, bahsi geçen kimyasallar yüzünden..
Bir şey daha; bu feromonların kokuları çok önemli değil, kokuyu almasanız bile - ki muhtemelen koku sinirlerinizi aktive etmezler - etkilenirsiniz varlıklarından. Çok daha baskın bir koku arkasına saklanmış olsalar bile farkedilirler, bu nedenle deodarant kullanmaya devam.

Bundan sonra "Senden elektrik alamadım" diyeceğinize "Senden feromon alamadım"diyebilirsiniz:)


25 Ekim 2012 Perşembe

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 46; NE KADAR ÇEKİCİ?


Çekiciliğin yüzlerce ölçüsü var; simetri, pürüssüz cilt v.b Birçok araştırmanın ortaya koyduğuna göre gülümseyen bir yüz, çekiciliğin en etkili kriterlerinden  biri.

Pitsburgh üniversitesinde kadınlardan oluşan gruplarla bir çalışma yapılır. Bu kadınların katıldığı ders sayısı farklıdır(15, 10, 5, 0) ve derslerde hiç kimseyle etkileşime girmezler.Dönemin sonunda öğrencilere bu kadınların resimleri gösterilerek, hangilerini çekici bulduklarını sorulur. En çekici kadınlar 15 kez derslere katılmış olanlarken, en az çekici bulunanlarsa derslere hiç girmemiş kadınların resimleri olur.

AŞİNA olan güvenilir bulunduğundan beyin bu bilgisini daha sık gördüğünü çekici bularak rasyonalize etmektedir. Komşu çocuğu, okul ve iş arkadaşları da tam da bu nedenle daha çekicidir. Tüm koşullar aynı olduğunda daha önce gördüğümüz insanlar daha caziptir.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 45; DUYARSIZ ERGEN

10-12 Yaşlarında beynimizin nöron sayısı %20 artar. Uykuya nöron sayısında ki artış nedeniyle doyamayız. Cinsiyet hormonlarımız salgılanır.
12-15 Yandık evresi:) O artan nöronlar vardı ya %20; işte onlar ölür. Beyin kullanılmayan nöronları silerken kullanılanlara sarılır, ne kadar çeşitli kullanım o kadar çeşitli sağlam nöron. Müzik aleti mi kullanmasını istiyorsunuz evladınızın veya dil öğrenmesini mi? Bu dönemi iyii değerlendirin, sonra çok zorlanırsınız, zorlanır. Çalışma sistemi değişen beyin çevreyle ilgili iletişimde ciddi sıkıntı yaşar, duyarsızlaşır.

Gelinecek son nokta ''Oğlum bak git!'' noktasıdır.

17 Ekim 2012 Çarşamba

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 44; ROL MODEL(ÖRNEK ALINAN)

Beynimizin en kolay yapabildiği şeydir kopyalamak. Bu sayede yürür, konuşur, değişiriz. Edindiğimiz bir çok alışkanlık bu özelliğimize bağlıdır. Hayatta birilerini model aldığımızda(Tercihli, tercihsiz bunu mutlaka yaparız zaten) o birilerine dönüşmeye başlarız .

Başarı için de başarısızlık için de seçtiğimiz rol modeller çok etkilidir. Model almak; rol modelin her şeyini  taklit etmek demek değildir. .Hangi alanda ilerlemek istiyor ve hangi özelliklerimizin gelişmesini istiyorsak rol modelimizi, beğendiğimiz özelliklerini ona göre seçmeliyiz. Hayatın içinden birilerinin de bizleri rol model aldığını unutmadan, çocuklarımıza, arkadaşlarımıza hangi davranış modelini yakıştırıyorsak ona göre yaşamalıyız.
Bir tencere firmasının satış direktörü Yozgat'ta saha denetimi yapmak üzere, bir evde toplantıyla satış yapan satışçısının sunumunu izlemeye gider. Çelik tencerenin ülkemize yeni girdiği yıllarda susuz tavuk pişirebilmek mucize gibi bir şeydir. Satışçı susuz ve sağlıklı şekilde tavuğun nasıl pişirileceğini göstermek için yere kilim sere ve üzerine oturur pişirme işlemlerinin hepsini de tarif ederek ev sahibine yaptırır. Sonuçta satış yapar direktör merakından çatlamak üzere satışçıya sorar ''Neden yemeği, sunumu ayakta sen yapmadın, kilime oturdun ve ev sahibine tavuğu pişirttin?'' Satişçı ''Biz müdürümüzden böyle gördük.'' der. Müdürünün ayakları yoktur...

Tercihiniz ''Daha, daha fazla...'' seçeneğiyse sizin için üzgünüm çünkü dahaların sonu gelmiyor ama terciniz güzel insani vasıfları modellemek ve model olmaksa zaten tüm dünya yaşadığınız sürece sizin...:)

15 Ekim 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 43; ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Beyin tekrarlarla öğrenir ve çelik halatlarla alışkanlıklarını yaratır. Olumsuz tecrübelerin tekrarı bir süre sonra çaresizliği öğrenmemiz anlamına gelir. Koşullar değişse bile hala güvenilir olduğunu sandığımız algımızla olay sonucunun ne yaparsak yapalım değişmeyeceğine  inanırız. Eğer bir şey değişmeyecekse neden gayret edelim ki?

Yavru fili (150kg:)) sirklerde ayaklarından bağlarlar, fil uzun süre ayaklarındaki zincirden kurtulmaya çalışır ama başarılı olamaz yıllar geçip filimiz 4 tonluk hale geldiğinde de fili aynı zincirle tutarlar, fil basit bir hareketiyle kırabileceği zincirden kurtulmayı denemez bile, çünkü geçmiş deneyimleri bunu ona söylemektedir. Ama fil isterse, kurtulmak isterse...

Başka bir deneyde ortalama 50cm sıçrayan pireleri günlerce üstü kapalı 29 cmlik bir kavanozda tutuyorlar. Bir süre sonra kapağı açtıklarında en fazla 29 cm sıçrayabilmiş pirelerin hiç biri 30 cm'lik kavanozdan çıkamıyor...
Arabaların yeni kullanıldığı yıllarda, hani incecik tekerli halleriyle kullanılırken. Tekne gibi, arabalarda baharda ve yazın satılıyormuş. Kışın hiç bir  bayi çalışmıyormuş. Bir ay  GM'ye kış olduğu halde Oklahoma'dan  araba siparişleri gelmeye devem etmiş. Bu mucizenin nedenini bulmak için, satıştan sorumlu genel müdür yardımcısı Oklahoma bayisini ziyarete gitmiş. Ziyaretin sonucunda bir rapor hazırlamış, yazdığı hemen her şey diğer bayilerle ilgili yazdığı raporlar  gibiymiş. Raporun sonundaysa kış vakti araba satışının nasıl olduğu yazılıymış. Scot son derece dürüst ama saf bir insan, Scott kışın araba satılamadığını bilmiyor...GM ilk bayi toplantısın kışın araba satılabileceğini göstermek için Oklahoma'da yapmış.

Çocuk aklımızla her şeye gücümüzün  yeteceğine inanan ve bunu deneyen bizler yıllar geçtikçe neden yapamayacağımız üstüne kitap yazacak hale geliyoruz...
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 42; SEMPATİ

 Sempati duyduğumuzda, sempati duyduğumuz kişiyle duygularımız uyumlu veya aynıdır; o üzülüyorsa üzülür, seviniyorsa seviniriz. Düşüncelerimiz onun düşünceleriyle paraleldir; haksızlığa uğradığını düşünüyorsa biz de öyle düşünürüz, hak ettiğini düşünüyorsa biz de buna katılırız. Zaten onun gibi hissedebilmemiz için onun gibi düşünüyor olmamız gerekir . Ama bu, bizim sağlıklı düşündüğümüz anlamına gelmez. Karşımızdakine hak verirken onun doğru düşünüp düşünmediğini dikkate alamayız. Onun doğru ya da yanlış yaptığını bile sorgulama ihtiyacı duymayız.

Bu nedenlerledirki dertleşmeye gelen arkadaşımız patronundan azar işittiyse;
'' Vay alçak senin gibi adama bu yapılır mıydı?'' tavrı gösteririz. Kuyudaki yardım isteyen arkadaşımızı oradan çıkarmak yerine, yanına inerek bizde ellerimizi yukarı kaldırarak yardım  isteriz , bir üçüncü, dördüncü kişiye gitmemiz durumunda da genelde kuyudaki yardım isteyen insan sayısını arttırırız.

 Ne yazık ki yerli yersiz sempati duygumuz, toplumumuzu körleştiren en önemli faktörlerdendir. Partidaşlık, takımdaşlık da aynen böyledir...

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 41; EMPATİ


Empati , Bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durumu, düşüncelerini, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak doğru olarak anlamasıdır. Halden anlamaktır; tam türkçesi. Bu sayede  karşımızdakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranabiliriz.

Empati gücümüzü arttırmanın yolları; 
Dinlemek,
Kullandığı özneden konuşmak(Ben mi, biz mi, sen dilini mi kullanıyor?),
Aynı zaman dillimini kullanmak,
Onun temposunda konuşmak,
Beden dilini kopyalamak,
Açık uçlu sorular sormak,
Düşünerek yorumda bulunmak, 
Hızlı yargılara varmaktan kaçınmak,
Kendimizi tanımak,
Geçmişten ders almak,
Kişiyi anladığımızı ifade etmek.

Olumlu  yönüyle empati;  işbirliği, üretkenlik,  ve mutluluğu arttırken, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyon şeklini alır. Sosyal bir canlı olan insan için diğerlerini ikna etmekte altın bir anahtardır.



13 Ekim 2012 Cumartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 40; MOTİVASYON


Ödüllendirilen davranışın tekrarlanacağını neredeyse hepimiz biliriz ama uygulamada hangi noktadayız? Çevremize ve özellikle kendimize karşı. Bir görüşe göre insanların %40 ödül, %40'ı ceza ile motive oluyor, %20'ı ise ikisinden yaklaşık eşit oranda etkileniyor. O zaman ceza da (Kaybetme korkusu v.b)başarı için gayet etkili olabiliyor. Ceza kullanılarak sağlanan motivasyon daha kısa sürüyor ve iki taraf için de yıpratıcı olabiliyor.
Aynı ödülün veya cezanın sürekliliği motivasyon etkisini azaltarak yok ediyor.

Ödül ve cezaya dayalı motivasyon sekli anlamını hızla yitiriyor. Çünkü bugün anlaşıldı ki dış motivasyon mu, iç motivasyon mu insanlar üzerinde daha etkili sorusunun cevabı; iç motivasyon. Bu da insanların motivasyon için ; anlam arayışında oldukları, özerklik istedikleri, daha fazla ustalık peşinde oldukları, daha büyük bir şeye ve amaca ait olma duygusunu  istedikleri anlamına geliyor. En çok da bunlarla motive oluyorlar.

Motivasyonun önündeki en büyük engel; harekete geçmek efor gerektiriyor, bizde bu nedenle kolayımıza gelen bahanelerle, eylemsizliği seçiyoruz. Eylemsizlik uzun vadede 10 kat fazla efora neden olsada.

Yıl 1995 iki yeni ansiklopedi piyasaya çıkıyor. İlk ansiklopedi microsoft tarafından yayınlanıyor, bunun için koca bir ekiple milyonlarca dolar harcıyor. İkinci ansiklopedi bir şirketin bile değil. Boş zamanlarını eğlenmek için makale yazan binlerce kişiden oluşuyor, bunlara beş kuruş ödenmiyor.
Yıl 2009, Microsoft;  MSN Encarta ansiklopedisini kapatırken, ikinci ansiklopedi; Wikipedia dünyanın en yaygın ansiklopedisi haline geliyor. Bu örnek de gösteriyorki özerklik, kendini ifade etmek gibi kavramlar eski motivasyon kuramlarından çok daha etkili.
Yukarıdaki örneğe inandınız:) geleneksel yöntemlerle  başarılı olmuş milyonlarca şirketin yanında bir elin parmaklarını zor geçer yukarıdaki gibi örnekler:) Bu tür uç örneklerle (Siz bilmiyorsunuz:))bu örnekleri bilen danışmanlar para kazanıyor.

12 Ekim 2012 Cuma

BEYİN KULLANMA KILAVUZU SEZGİ 39; SEZGİ

Sezgi 6'ıncı his değildir, bilinçli halimizin unuttuğu bilinçaltımızın bize fısıldadığı sözlerdir. Bu her sezgimizin doğru kabul edileceği anlamına gelmiyor fakat mutlaka bilinçli halimizle bu fısıltıların nedeni değerlendirilmelidir. Daha çok pratik her konuda olduğu gibi sezgilerimizin doğruluk yüzdesini de arttırır.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 38; DENEYİMLER

Hiç merak ettiniz mi annemizin dolmaları, neden en güzel? Yediğimiz yüzlerce farklı  dolmanın ardından hepimizin annesi dolmayı en iyi şekilde yapıyor olabilir mi? Veya yüzlerce tadım testinde marka gösterilmeden pepsinin tadı beğenilirken, içeceklerin markaları gösterildiğinde neden coca cola  beğeniliyor? Tam tersi bazı yiyeceklerle ilgili küçükken yememiz için gösterilen abartılı baskı  o yiyeceklerden soğumamıza neden olmuş olabilir mi?

 Genetiği değiştirilmiş besinlerin tatlarının tuhaf olduğunu düşünüyorsanız, onları yerken tatlarını tuhaf olarak yorumlayacaksınız, aynı besine organik deseydik tadı da güzelleşecekti. Beyin; deneyimlerimizi, tadım duyumuzdan önce değerlendiriyor, daha çok önemsiyor, yani Starbucks'a  giderken, aslında kahveyi değil orada yaşadığımız deneyimleri satın alıyoruz.
''Bir markayı yaratan müşteri deneyimleridir.''Philip Kotler

10 Ekim 2012 Çarşamba

TOM SAWYER ETKİSİ



Polly Hala, boyası aşınan çitleri boyama görevini Tom Sawyer’a verir. Fakat Tom bu sıkıcı görevden hiç hoşlanmaz. Üstelik çitleri boyarken arkadaşlarının alay dolu gülüşmelerine de katlanmak zorundadır. Derken Tom’un aklına parlak bir fikir gelir. İşten hoşlanıyormuş gibi görünerek çitleri boyamaya başlar. Yaptığı işten büyük zevk alır gibidir. Arkadaşları anlamsız gözlerle Tom’u izlemektedirler. Tom arkadaşlarına dönerek, “Hayatımda bu kadar zevkli bir iş yapmadım” der. “Böyle bir zevki insan ömründe kaç kere yaşar?”

Tom’un sözlerini işiten arkadaşları büyük bir meraka kapılırlar ve boyama işini merak ederler. Tom’dan fırçayı alarak kendilerinin de boyamak istediğini söylerler. Tom bir an düşünür ve yapılan teklifi ret eder. Arkadaşları şaşkın ve mutsuzdurlar. Fakat Tom onların bu halini görünce dayanamaz. Kabul ettiğini söyler. Fakat bir şartı vardır. Böyle zevkli bir iş için herkes kendisine para ödeyecektir. Arkadaşları bu öneriyi kabul ederler ve Tom’a istediği parayı öderler. Tom da onlara fırçaları verir. Bu alışveriş sonrasında Tom’un arkadaşları o kadar mutlu olurlar ki çitleri boyarken hayatlarının en zevkli işini yapar gibidirler.

9 Ekim 2012 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 37; BİZE AİT OLMAYAN HİÇ BİR ŞEY BİZİ RAHATSIZ EDEMEZ

''Başkalarının en çok kızdığımız tarafları,  aslında en çok kendimizi öğrendiğimiz taraflarıdır… ''Carl Gustav Jung 1875-1961 

Beyin kendinde olmayan bir şeye duygusal tepki veremez. Dedikodu yapmayan bir insan, dedikodu yapana kızamaz. (Dikkat edin anlamaktan değil, çok kızmaktan bahsediyoruz.) En sevmediğimiz özelliklerin listesini düşünsenize, hepsi bizde olan özellikleri listelemiş oluyoruz aslında.:) Öfkelendiğimiz durumları mercek altına alırsak kendimizi çok daha iyi tanımış oluruz, başkalarını tanımanın yolu da kendimizi tanımaktan geçer. Bundan sonra çevrenize öfke veya nefretinizi anlatırken dikkat edin, kendinizle ilgili ipuçlarını veriyor olabilirsiniz.

8 Ekim 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 36; ANLAM

30 DAKİKADA  800 KALORİYİ NASIL YAKARSINIZ?:)
Başımıza gelen olaylara yüklediğimiz anlam; ana başlıklarla 3 noktaya bağlıdır.

 Fizyolojik durumumuz,

 kullandığımız kelimeler,

 ve odağımız.

 Bunları değiştirerek ANLAMI da değiştirebiliriz.
 Zor bir durumu, çökmüş omuzlarla karşılamak yerine dik bir vucut durusuyla karşılamak, bakış açımızı değiştirebilir.
 Olayın bizde yarattığı etkisini ''mahvoldum'' kelimesi yerine ''kırıldım'' haline getirirsek beynimizin olaydan etkileniş düzeyi tamamen değisecektir.
 Odağımız; endişe mi, başarı mı, korku mu? Korku yerine başarıya odaklanırsak donup kalmak yerine beyin çözümler üretmeye yönlenecektir.

Şimdi sizi en çok üzen deneyiminize odaklanın, o anı tüm duyu organlarınızla bire bir yasayın, bir süre o halinizde kalın, şu an neler hissediyorsunuz? Duygu durumunuz nasıl?
Tam tersi bir deneyim yaşayalım; sizi en mutlu eden deneyiminizi tüm duyu organlarınızla hatırlayın, bir süre o duygu durumunuzda kalın,  sizi ne mutlu etmişti? O an neler hissetmiştiniz? Şimdi ilk örneğe göre kendimizi çok daha iyi hissediyoruz değil mi? Tadını çıkarın:)
Ne zaman ihtiyaç duyarsanız anlamı değiştirebilirsiniz, dogal olarak etkilerini de:)

26 Eylül 2012 Çarşamba


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 35; SİZİN HİKAYENİZ

Hikayeler her yerde.  İşe girerken, kariyer yaparken, bir şeyler satarken, evlenirken, reklamlarda bile
ikna için  hikayenin gücünden faydalanıyoruz. Propagandacıların en yetkin olduğu konu da hikaye
anlatımı. Hikayeyi bu kadar özel kılan ne? Her hikaye bizim için özel mi? İyi hikaye yazmak  veya
anlatmak bu kadar önemliyse, iletişim becerimizi arttırmak için iyi bir hikayenin püf noktalarına
değinelim.

 Öncelikle hikayenin kahramanı kim?
 Siz mi, karsınızdaki mi, yer mi, ürün mü?

 Unutmayın; aslında herkes hikaye peşinde.... Hikayeler sayesinde sayılar, bilgiler, sunumlarınız çağrışım yoluyla akılda kalır. Hatırlamaya çalıştığınız herhangi bir şeyin içinde hikaye varsa çabucak canlanır hafızanızda.

 ‘’Bu dönemin özeti; hikayeniz yoksa müşteri de yok.’’

 Tamam güzel yazmışsın da nasıl olacak diyorsanız, size bir kaç öneri;
Çarpıcı bir giriş veya soruyla hikayenize başlayın, dinleyene duygusal bir deneyim yaşatın, bir sonuç çıkartılabilecek aksiyonla hikayenizi sonlandırın. Sözlü iletişim yazılı iletişimden 10 kat güçlüdür, hikayenizi okutarak / okuyarak değil, yaşayarak, empati kurarak anlatma fırsatını mutlaka yakalamaya çalışın. Hikayenize olan bağlılığınızın çoşkusunu mutlaka hissettirin. Ne anlatacağınızı  hedef kitlenize uygun seçin ve bununla ilgili onlara olumlu  değişim yaratan  bir deneyim sunun. Konunuzu desteklemek için her türlü tarihsel olay, film, romandan faydalanabilirsiniz ama en etkili olan sizin yaşadıklarınız ve şahit olduklarınızdır. Anlatırken çevrenize enerji yayın, zayıflıklarınızı sergilemekten çekinmeyin; inandırıcılığınız artar. Başkalarıyla paylaşılabilecek hikayeler en yüksek kazancı getirir.

Şimdi sıra sizin hikayenizde...Anlatamam demeyin çünkü; ‘’Aslan hikayesini anlatmasa bile avcı anlatır.’’ Afrika Atasözü

16 Temmuz 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 34; HİKAYELER

Hikayeler çok etkilidir hayatımızda, doğduğumuz andan itibaren. Etkili olan unutulmaz, kalıcı hafızaya yerleşir; bilinçalltı yoluyla inançlarımızı, değerlerimizi kısaca karakterimizi oluşturur.

Yayılan her fikir bu fırsatı kendine hikayeler yoluyla yaratır. Somut verileri kolaylıkla  sıkı bir şekilde değerlendiren beyin, hikayeleri süzgeçten geçirmekte zorlanır. Tüm dinler hikayeler yoluyla yayılmamış mıdır? Tüm peygamber ve liderlerin güçlü hikayeleri vardır. Hikayeler o kadar güçlüdürlerki hayat içinde ki pozisyonumuzu, korkularımızı ve mutluluğumuzu dahi belirlerler.

Yıllar evvel acil sağlık hizmeti (Ambulans, Dr. hattı v.b) pazarlarken muhafazakarın birçoğu  ''Kaderimizde  ölmek varsa, yapacak bir şey yok.''diyorlardı. Bu cevabı çok duyunca, bulduğumuz bir hikaye bir çok ''Hayır''ı ''Evet''e  çevirdi.
Köyde imamın biri tüm hayatını Allah'a ve insanlara hizmet ederek geçirmiş. Bir gün imamın yaşadığı köyü sel basmış, köylüler kaçarken imama seslenmişler''Haydi kaç, canını kurtar.''diye. İmam ''Gelmeme gerek yok, ''Allah'ım beni kurtarır.'' demiş. Birazdan su iyice yükselmiş, sandalla hocaya yanaşanlar ''Gel hocam, yoksa öleceksin.''demişler. İmam yine ''Allah'ım beni kurtarır.'' demiş. Su daha da yükselince hoca minareye çıkmış, su minare seviyesine çıkınca bir helikopter gelerek ''Hoca ipi tut, bizimle gel, birazdan su seni de götürecek.'' demişler. Hoca güvenle, onlara da  ''Allah'ım beni kurtarır.''demiş. Birazdan yükselen sular hocayı da almış götürmüş, boğulan hoca diğer tarafta hayli üzgünmüş. Bu üzüntüsüyle beklerken hiç duymadığı gürlükte bir ses ona üzüntüsünün sebebini sormuş. Hoca da ''Ben bugüne kadar sana hizmette kusur etmeden yaşadım, senden hiç bir şey istemedim, tam boğulurken ilk kez beni kurtarmanı diledim ama yardım etmedin'' demiş.
Bunun üstüne gür ses birazda kızgın cevap vermiş.''Bre densiz kurtulman için  köylüleri, sandalları, helikopteri gönderen kimdi?'' diye sormuş...

Peki sizin hikayeniz ne? Hikayelerle algılandığımız, algıladığımız bir dünyada kendi hikayeniz üzerinde hiç düşündünüz mü? Pazarladığınız ürün veya şirketinizle ilgili hikayeleriniz hazır mı? Müjde, bundan sonraki blog'da iyi bir hikayenin püf noktalarını yazacağım.
Bana iyi  bir hikaye verin dünyayı yerinden oynatayım:)

10 Mayıs 2012 Perşembe


KİŞİSEL GELİŞİM PALAVRASI

Hayallerinden asla vazgeçme.
Etrafımız;  gelişimimizle ilgili yüzlerce model, yöntem ve teknikle çevrili, doğal olarak kafamız karışıyor, acaba hangisi, hangileri doğru?(EFT, meditasyon, nefes alma teknikleri, uzakdoğu kökenliler, reiki, uçmalı, uçmasız hepsi ...)

Kendini geliştirme peşinde koşanlarsa, toplumun genelde eğitimli, okuyan kesimi. Neden patladı  bu gelişim furyası, kimler körüklüyor?(Çoğu farkında bile olmadan.)Bizlere daha çok faydası mı var, zararı mı?
25 yıldır kişisel gelişimle ilgilenen bir eğitimci olarak, kişisel gelişimin özellikle soğuk savaşın bitmesiyle patladığını gözlemledim. Fizikte kural; boşluklar dolar, korku da öyle...Yılların bilgeliğini taşıyan Mevlana bile bu furyada Mewlana haline geldi.

Bu modellerin hepsi bireysel olarak bakıldığında hoş fikirler veriyor ve tamamen zararsız, hatta faydalı görünüyor.

Yürü be koçum, kim tutar seni, sal enerjini misliyle gelsin, orana vur düzel, burana sok iğneyi iyileş, kapat gözleri derin nefes al ohh mis, şimdi sal, enerji bu ışınla gitsin kötülükler, gelsin iyilikler....

Aslında kişisel gelişimin şöyle toplumsal bir katkısı var; kim bir teknikle ortaya çıkarsa, fikriyle köşeyi döndüğünden ve bir sürü insanada aynı şeyi öğreterek para kazandığından, insanların artan ilgisi nedeniyle  işsizliğe kesin çözüm.

 Yeni çağın bu dinlerinden  yakında kişi başına  bir tane düşecek; hamile kadının karnındaki bebeğin enerjisi saftır yanında durarak bu enerjiden sebeplen... Su her türlü enerjiden etkileniyor ona göre şekil alıyor mutlaka mutlu bir arkadaşınızın  evinde en az 7 saat bir damacana su bulundurun, sonra bu damacanayı evinize getirin mutluluk senin, iş tamam, damacana  yüzünden yedi gün mutluluğunuz garanti.

 Ağaçlar bioenerji dediğimiz enerjiyi en yoğun şekilde depolayan canlılardır. Ağaç  ne kadar büyükse o kadar iyi, dokun ağaca  bitsin kötü enerji,  gelsin iyi enerji.  Evrende her şey döner tüm hareketler daireseldir, siz de fırsat buldukça daire çizin, elipste  olur, enerjinizin önce beşe, sonra ona katlandığını göreceksiniz.
 Üçüncü gözünüz başımızın  arkasındadır, görmemizi sağlayan kısım da o bölgededir o bölgeye yedili tekrarlarla yapacağınız vuruşlar kafatası çakranızı ve  üçüncü gözünüzü açacak. sezgilerimizi zamanla patlatacak,  aradaki farka inanamayacaksınız. 

Kişisel gelişim kitapları öğüt üstüne öğüt verir, her söyledikleriyle ilgili de başarı örnekleri vardır ellerinde, en kötü ihtimal kitabı yazan başarmıştır zaten. Peki bu kitapları okuyarak başaramamış çoğunluk olan(Başarılı olanların yüzbin katı kadar.) yüzmilyonlarca insandan nasıl haber alırız? Alamayız çünkü başarılı olamayanlar kişisel gelişim kitabı yazmazlar...

.

Korkuyorum; çünkü aydınlanma, gelişim adı altında, ''Daha'', mesajları sokuluyor beynimize ve ne yazık ki bu kitaplar en çok satanlar listesinde.
Azla yetin, kazancını, bilgini paylaş,  her tür canlıya saygı göster mesajları,  insanların birbirini arkadan bıçaklamak için fırsat kolladığı bu günlerde değerini yitirdi. Bu mesajları uygulayabilen çok az sayıda insansa tarafımızca; hayalperest, tembel, zayıf kişilikli olarak fişlendi, yenilerini de aralarına katamasınlar ki, bize dikte edilen dünya ayakta kalabilsin diye..


Kendini tanıma ve huzuru, mutluluğu bulmayla ilgili yaptığımız hiçbir şey başka insanlara, canlılara yardımcı olmanın vereceği hazzı ve gelişimi sağlayamaz. Kastettiğim destek ‘’o’’ ekolü öğretmek değil.

Bugün kendine döndün, döndünde ne oldu? Erdin mi? Erecek misin? Kendine dönme demiyorum ama  farkındalığını arttırmanın  canlılara  yardımcı olmak dışında daha önemli bir anlamı olamaz . Hiçbir teknik insanları düşünmek ve onlara destek olmak kadar bizleri rahatlatamaz. Çözüm bencillikte değil, paylaşımda.

Kendini akışa bırak; hadi ya onca zulüm , işkence varken kapat gözlerini kendine bak. BENCİL ŞEY. Hegemonya bu nedenle kişisel gelişime ölümüne destek veriyor. Daha da bencilleşelim, dünya yansa  umurumuzda olmasın diye. Bu düşünce bizi insanlardan ve onları umursamaktan uzaklaştırıyor, hepimizi insanlıktan uzaklaştırıyor. Bizleri mutlu yapmak yerine hap bağımlısı bireyler haline getiriyor, bizi aslında özümüzden koparıyor. Sosyalliğimizden, paylaşım duygularımızdan.

Akış makış yok, haksızlığa direneceğiz, ahkam kesmeyip yürüyeceğiz. Kitaplar okuyup insanları seviyorum diye ortalıkta dolaşmayacağız, onlara gideceğiz. Sorunluları böcek gibi görüp''Iyyy negatif enerjili bu.'' diyerek kaçmayacagız, ellerinden tutup sarılacağız. Cebimiz ve yüreğimizdekini paylaşacağız. Bunu bizleri hıyar yapmaya niyetli olanlara inat kendimiz ve tüm canlılar için yapacağız.



26 Nisan 2012 Perşembe

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 33;BİLİNÇLİ:(ÖN) BEYİN KARAR VEREMEZ


Beyin farklı hücresel ve işlevsel özellikleri ile üç gruba ayrılabilir:
  1. Yeni Beyin, düşünür. Mantık merkezidir.
  2. Orta Beyin, hisseder. Hislerin ve duyguların işlendiği kısımdır.
  3. Eski Beyin, karar verir. Yeni ve orta beyinden gelen verileri hesaba katar ve kararı verir.
Bu yapılanma süreci insanoğlunun evrimini takip etmektedir.
Eski Beynin yaşı 450 milyon yıldır ve beynin diğer kısımlarından yaşlıdır.
İnsanoğlu henüz his ve düşünce yeteneklerini geliştirmemişken bile “eski
beyin” hayatta kalma görevini üstlenmiştir. Son kararı veren eski beyin kelimeleri bile anlayamaz. Sadece 6 uyarıcıya tepki verir.

1-Ben merkezci;KENDİNE YARAR SAĞLAMAYAN YA DA HAYATTA KALMAYA YÖNELİK
HERHANGİ  BİR ŞEY İÇERMEYEN ŞEYLERE KARŞI SABRI VE
EMPATİSİ OLMAYAN BİR BEYİN.

2-Zıtlık; ZITLIK OLMADAN ESKİ BEYİN, GEÇ KARAR VERME YA DA HİÇ
KARAR VEREMEME GİBİ KARMAŞIK DURUMLARA GİRER.

3-Somut veri; BASİT, ANLAŞILMASI KOLAY, SOMUT FİKİRLERE SAYGI DUYAR

4-Başlangıç ve son; ESKİ BEYİN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞLERDEN HOŞLANIR, GENELLİKLE
ARADAKİ KISIMLARI ATLAR.

5-Görsel uyarıcı; ARADAKİ KISIMLARI ATLAR OPTİK SİNİRLER ESKİ BEYİNE BAĞLIDIR.

6-Duygu;  YALNIZCA DUYGULAR TARAFINDAN HAREKETE
GEÇER.

Bu maddeler doğruysa (doğru:)) Hiç bir kararımızı eski beyine danışmadan almıyoruz, entellektüel birikimmiş falan ancak eski beyinin karar sürecinden sonra devreye giriyor. Kendinizi ve başkalarını yönlendirebilmek istiyorsanız eski beyne hitap edin.

9 Nisan 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 32; AKIL OKUMA

Duygular; beden dilimizi yaratır, beden duygularımızı ileten bir verici gibi çalışır. Üzüntülerimizi, mutluluğumuzu, heyecanımızı, karşımızdakine beden dilimizle yansıtırız. Bunun tersi de mümkündür; beden dilimizi üzüntülü hale getirirsek duygularımızda onu takip edecektir veya çevreye (isteyerek) mutluluk saçan beden dilimize duygularımız hemen eşlik edecektir.

Akıl okumak için en etkili yol, karşımızdakinin beden dilini birebir kopyalayıp, ne hissettiğimizi beklemektir. Çünkü duygularımız beden dilimize mutlaka cevap verecektir. Basit; ama inanın çok etkili....

21 Mart 2012 Çarşamba

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 31; BİLİNÇALTI

Bilinçli beynimiz saniyede 2 bin bit bilgiyi farkederken (1byte=8bit), bilinçaltımız saniyede 4 milyar bit bilgiyi farkediyor.

 Duyu organlarımızca aldığıımız milyarlarca bilgi, ihtiyaç ve motivasyon süzgecimizden geçerek hafızada depolanıyor. Yani her bilgiyiyi kendi düşünce tarzımıza göre şekillendirdikten sonra depoluyoruz. Hepimiz aynı manzaraya bakarken veya aynı kitabı okurken süzgeçlerimizin (İhtiyaç ve motivasyon) farklılığı yüzünden farklı yorumluyor ve kaydediyoruz.

 Kalıcı hafızamız da duygu yoğunluğu, tekrar ve zamanlamayla oluşuyor. Tüm bunları bilinci oluşturan 3 milyar, bilinçaltını oluşturan 10 milyar hücre yapıyor.

 Bilinçaltı mantıkla değil duyusal verilerle ilgileniyor, bu nedenle her şeyi unutabiliyor ama bize hissettirdiklerini unutmuyoruz.

 Bilinçaltı zaman kavramını da bilmediğinden her şeyi o anda yaşıyor yani üç yaşında yaşadığımız bir travmayı dahi o an olmuşcasına capcanlı tutuyor. Geçmişteki en büyük travmalar, fobilerimiz yeni gerçekleşmiş gibi olduğundan etkilerinide  bir anda silmek çok kolay:)

13 Mart 2012 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 30; GÖZ HAREKETLERİ


Temel temsil sistemleriyle göz hareketleri arasında da doğuştan gelen bağlantılar vardır. Genelde insanlar kafalarında resimlerle düşündüğünde, hatırlanan tecrübe bir takım resim ise  sol yukarı bakarlar. Eğer herhangi bir şeyi kafalarında kurgulayıp görüntülüyorlarsa sağ üst tarafa bakarlar. Eğer sesler hatırlamaya çalışılıyorsa genelde gözler kulak hizasında sola gider. Kafada herhangi bir ses tasarlanıyorsa o zaman gözler sağa kayar. Gözler sol alta gidiyorsa kişi iç diyalog içindedir. Muhtemelen kafasında kendi kendine konuşuyordur. Eğer gözler sağ alta takılıp kalırsa genelde kişi bir takım hisleri yaşıyor ve duyuyor durumdadır. Yine kişi donuk ve boş bakıyorsa kafasında resimlerle düşünüyor ya da birşeyler görüntülüyordur. Göz hareketleri genelde bilinçsizce yapılır. Kişi bunun farkında değildir. Solaklarda durum tersine bir durum gösterebilir ve göz hareketleri yer değiştirebilir.

Eğer bir şeyleri hatırlamaya çalışıyorsanız, sol yukarı bakın. Kafanızda bir şeyler sergiliyor ve yaratıcılığınızı geliştirmek istiyorsanız sağ yukarı bakın. Eski anılarınızı ve eskiden duyduklarınızı hatırlamaya çalışıyorsanız, sol yana doğru kulak hizasında gözlerinizi kaydırın. Eğer şarkı besteliyor ya da herhangi bir yaratıcı konuşma hazırlamak istiyorsanız gözlerinizi sağ yana doğru kaydırın. Göreceksiniz eskiye oranla düşünme beceriniz daha bilinçli ve daha etkili olacaktır. İlk zamanlar bu size biraz saçma gelebilir ve kafanız karışabilir, ama becerinizi artırdığınızda olumlu etkilerini göreceksiniz.
Göz hareketlerini kullanmak içinde bulunduğunuz ruh halini değiştireceğinden vücudunuz da otomatik olarak içinde bulunduğunuz ruh halini alacaktır. Dolayısıyla göz hareketlerini bilinçli olarak kullanmak; istediğiniz doğrultuda düşünebilmeyi ve hissedebilmeyi sağlayacağı gibi yaşadığımız duygusal zorluklardan kurtulabilmeyi de mümkün kılacaktır. Tüm duygusal sıkıntılardan, vücudumuzu ve göz hareketlerimizi gerektiği gibi kullanarak uzaklaşabiliriz.


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 29;BEYNİNİZİN  SAĞ MI, SOL TARAFINI MI  KULLANIYORSUNUZ?

Tüm yapacağınız aşağıda ki linke girerek dönen kadının yönünü bulmak. 


http://www.nektarin.com/29682-sag-beyin-sol-beyin-testi.html

Beynin sağ lopu, bedenin sol tarafını idare ederken, sol lopu da sağ tarafını idare eder, yani ilişki çaprazdır.
Göz hareketlerimiz bile bu çapraz ilişkiye göre çalışır. Sol elimizin işaret parmağı sağı gösterecek şekilde elimize çember hareketi ile çevirirken, sağ elimizin işaret parmağını sola dönük olarak çember hareketini diğer parmağımızı çevirdiğimizin zıt yönüne çevirmeyi deneyin, oluyor mu? Zor, beyin çapraz işleme alıştığından kafası karışıyor.

12 Mart 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 28; OTOBAN
Beyin; hangi düşünceleri yoğun olarak taşıyorsa, o yolla ilgilenen nöron sayısı arttığından, iletiyi bir otobanda gider gibi hızlı ve etkin yapıyor.

Az kullanılan düşüncelerse bir patikada gidercesine zorlu ve yavaş yerine ulaşıyor, bazen yolda kayboluyor. Düşünce yapımız bir süre sonra bizi oluşturuyor ve ne kadar çok kullanıldığına bağlı olarak beynimizde kök salıyor, adeta maddeleşiyor.

Olumlu veya olumsuz düşüncelerimizin hangisinin otobanda ilerlemesini isteriz? Hangisini seçersek seçelim, tekrar tekrar düşündükçe, ona 8 şeritli bir otoban dahi insa edebiliriz
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 27; TV'DEN UZAK DURUN

Aptal kutusu; beynimizi uyuşturur, beyni tembelliğe alıştırdığından anlama kapasitemizi düşürür, yeni araştırmalara göre bildiklerimizi bile unutturur.

Hegemonyanın emirlerini yayımladığı için tek tip insan oluşturur.
TV hayal kurdurmaz, kitaplar tam tersi, hayal gücümüzü çalıştırır. Hayatı gerçekten yaşamak istiyorsanız TV'den uzak durun, gezin, iletişim kurun ve kitap okuyun.

Kitap okurken genelde her iki lop birlikte koordineli bir şekilde çalışmak zorunda kaldığından kitap okumak beyin loplarının  gelişiminde en faydalı faaliyetlerdendir. Sol lopça takip edilen ve kavranan sözel kavramlar, sağ lopla tasvir edilir, şekil, imge ve yeni düşüncelere dönüştürülür, canlandırılır. Halbuki, televizyon izleme sağ lobu genelde pasif durumda bırakmaktadır. Bu yüzden de beyin gelişimine olumlu bir katkı sağlamamaktadır.

9 Mart 2012 Cuma

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 26; ETKİN DİNLEMEK

Hayal kurmak güzel ama hayal kurma gücümüzü çevremizle etkileşimde bulunmadan arttıramayız.
Eğer cevabı bulamıyorsanız, belki sorunuzu değiştirmenizin zamanı gelmiştir.
 Beynimizi hiçbir şey etkin dinlemek ve izlemek kadar geliştiremez. Etkin dinlemek derken; söylenene fokuslanmak, kişinin sadece sözcüklerini değil, beden dilini de takip etmek, önemli noktaları, vurgularını yakalamak, ses tonunda ki iniş çıkışların melodisini hissetmek, cümlelerdeki gerçek anlamın içine girmek, gerginliğin veya mutluluğun kokusunu duymak, somutlaşmış kelimelere dokunabilmek, gerçek söylenilmek isteneni keşfedebilmek ve tüm bunları yaparken karşımızdakine verdiğimiz önemi gösterebilmek. Etkin dinlemek; beyin  kapasitenizi ve etkileme  gücünüzü inanılmaz arttıracak en kolay yöntemlerden biridir.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 25; BEYİN NEREDE VE HANGİ POZİSYONDA DAHA İYİ ÇALIŞIR?

Oksijeni bol kullanacağı açık havada, ayakta ve kollarınızı sallayarak yürüdüğünüzde beyin çok daha iyi çalışır. Önemli kararlarınızı bir parkta yürüyüş yaparken alabilirsiniz.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 24; BEYNİ BESLEYEN GIDALAR

Ne yiyiyorsak biz O'yuz. Vücudun beyin hücreleri dahil tamamı en geç 5 ayda yenilenir. Bu nedenle yediklerimizin beynimize ve vücudumuza etkisi her türlü  ilaçtan daha güçlüdür.

BALIK-SOMON-SARDALYA
Tavuk ve hindi(derisiz)
YUMURTA
Koyu yeşil yapraklı sebzeler, domates
Yağı azaltılmış süt ürünleri
Böğürtlen, üzüm suyu
Fasulye, nohut, mercimek
Soya fasulyesi
CEVİZ
Kiraz, şeftali, erik
Brokoli, karnıbahar, brüksel lahanası
Bal kabağı
Kırmızı veya sarı biber(yeşil biberden çok C vitamini var)
Tam tahıllar
Ispanak
Yerelması
SU
Avokado
ZEYTİN
Yeşil veya siyah çay

8 Mart 2012 Perşembe

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 23; RENKLER


TIGER WOODS
Renkler; 3-4°C  kadar sıcaklık, soğukluk duygusu yaratmaktadır. Mavi-yeşil bir mekanda 15°C'de üşüdüğünü söyleyenler, kırmızı-turuncu mekanda 11-12°C de üşüdüklerini düşünmüşlerdir.
Hastanelerde sakinleştirici etkisi nedeniyle  mavi-yeşil renkler çoğunlukla kullanılır.
Kumarhanelerde heyecanın rengi kırmızıdır.
Mc Donalds'ın renklerinin kırmızı sarı olmasının sebebi bu iki rengin en fazla iştah açan renkler olmasıdır.
Kasapta mavi-yeşil etlerin daha taze görülmesini sağlarken, pastahanelerdeyse açık turuncu ve pembe pastaların daha taze görülmesini sağlar.
Mavi-yeşil kan dolaşımını yavaşlatırken, kırmızı-turuncu arttırmaktadır.
En kolay görülen renk turuncudur.
En kolay okunan yazı sarı üzerine siyahtır, ikinci dikkat çekense siyah üzerine sarıdır.
Kahverengi modacılar için kötü bir renktir çünkü bizi parlatmaz ama aslında kahverengi güven ve bilgeliğin rengidir.
 Rekabette acaba durum nedir? 
Atletler arasında yapılan bir araştırmada, mavi renk giyinen  atletlerin %60 oranında rakiplerine üstünlük sağladığı saptanmış, kırmızı giyinen atletlerle karşılaşınca, kırmızılar mavileri %60 oranında yeniyormuş. Kırmızı renk forma giyen sporcuların daha agresif davrandığı, psikolojik üstünlük sağladığı görülmüş. 
Kırmızıdan güçlü tek bir renk var; siyah. 
Nasıl algılamak istiyorsanız, ona göre ortamınızı renklendirin, nasıl algılanmak istiyorsanız, ona göre renk seçerek giyinin..
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 22; NEFES ALMA


Vücut ağırlığının %2’sini kaplayan beyin, vücuda giren oksijenin %25’ini kullanır.


Uyurken derin nefes alırız. Dolayısıyla doğru nefes almayı öğrenmek için basit bir yöntem olan uyuma simülasyonu yapmak gerekir: sırt üstü yatıp gözlerinizi kapatın, tüm vücudunuzu rahatlatıp uyuduğunuzu farz edin ve nefesinizi derinleştirin. Ciğerlerinizin önce alt, sonra orta ve üst loblarını havayla doldurmaya çalışın. Nefes verirken önce üst sonra orta ve en son alt loblardaki havayı boşaltmaya çalışın. Bunları yaparken herhangi bir efor harcamayın ve solunumu bütünsel bir işlem olarak gerçekleştirin. Ağzınız mutlaka kapalı olmalıdır. 


 Nefes aldığımızda diyaframı kullanmanın yolu nefes alırken göğsümüzün değil, karnımızın şişmesidir. Ne kadar doğru ve derin nefes alırsak beynimizi o kadar iyi kullanabiliriz. Beynin yakıtı oksijendir. Aşağıda; ömürle, nefes alma sayısı arasında ki ilişkiyi de görebilirsiniz.
''Beni geçmişimle yargılama, artık orada yaşamıyorum''
Canlı adı   --------------- Solunum Sayısı (dakikada) --------------- Ömür (yıl) 

Fare .................................163 ............................................................ 1,3
Tavşan............................. 35 .............................................................. 8
Köpek ............................. 30 ..............................................................10
At ....................................12 -18 ...................................................... .50
Fil .....................................4/6 ............................................................100
Kaplumbağa  .................   .2/3 ............................................................190
Balina ...............................2 ................................................................220
İnsan ...............................12-15 ..........................................................80

6 Mart 2012 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 21; İKİ EMİR

''X'i bul'',
 ''İşte burada''
Beyin tek emir cümlesini sorgularken, iki emir cümlesi ve fazlasını sorgulamakta zorlanır. ''Oğlum gel'' yerine ''Oğlum ayağa kalk ve gel'' beynin sorgulamasından sizi kurtarabilecektir. Şimdi gözlerinizi kırpın ve bloğumuzu izlemeye alın.

2 Mart 2012 Cuma

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 20; ÇAPA ATMAK


Başımızdan geçen her şey, görme, işitme, dokunma, koku ve tat gibi duyusal deneyimlerin bazılarını veya hepsini içerir.
Çapa atma; bütün deneyimi geri getirmek için bu unsurlardan herhangi birini tekrarlama eğilimini içerir. Bir başka ifadeyle çapalamak bir şeyi başka bir şeyle birbirine bağlamak; iki şey arasında ilişki kurmaktır.

Çapa; belirli bir tepkiyi uyandıran herhangi bir uyarıcıdır. Bunlar bizi olumlu veya olumsuz ruh hallerine iletebilecek bağlantıları ya da hatıraları ateşler. Genelde çapalarımızın ve onların bizi nasıl etkilediğinin farkında değilizdir. Yani bu işlem doğal olarak oluşur.

Örneğin yeni pişmiş bir yemeğin kokusu annemizin mutfağıyla ilgili bütün deneyimi geri getirebilir. Yada millî duygularla marşımızı söylerken, bayrağa bakarız ve kısa bir süre sonra sadece bayrağı görmek bile bizde o güzel millî duyguların uyanmasına sebep olur. Çünkü deneyimler, içinde bulunduğumuz durum üzerinde güçlü değişimler oluşturabilir.

Etrafımızda olup biten olaylar hep bunlarla doludur. Örneğin televizyondaki araba reklamlarının çoğu fazla bir teknik bilgi vermez. Bunların asıl yaptıkları şey insanın kendini özgür, başarılı veya mutlu hissetmesini sağlayacak sahneler oluşturmaktır. Araba uyarısının insanlara çekici geleceği bir sahneye çapa atarlar.
Bizler önce kişisel çapalarımızı tanımalıyız. Çünkü bazı çapalarımız pozitif, bazıları da negatif olabilir. Çarpım tablosunu ezberlemeye çalışan bir çocuk bunu başaramayınca babasından bir tokat yiyor. Bu sırada çocuk çarpım tablosu ile tokat arasında bir ilişki kuruyor ve artık çarpım tablosunu her gördüğünde bu tokadı hatırlıyor. Bu çocukta oluşmuş negatif bir çapa oluyor.

Bu çapalar bizim ruhsal durumumuzu çok etkiler. Yapmamız gereken bilinçaltında oluşmuş ve bizi sınırlandıran negatif çapaların farkına vararak bunlardan kurtulmak ve bizi olumlu bir ruh haline sokan pozitif çapalar oluşturmaktır.

Çapa atmanın dört adımı;
• Bireyin geçmiş bir deneyimi canlı olarak hatırlamasını sağlayın.
• Kişi deneyimin doruk noktasında iken belirli bir uyarıcı verin.
• Bireyin durumunu değiştirin.
• Test etmek için "çapa’yı başlatın..

Çapa atmanın dört anahtarı;
• Deneyimin yoğunluğu.
• Çapanın zamanlaması.
• Çapanın benzersiz olması.
• Uyarıcının tekrarlanması.

Çapa atmanın kesin zamanlaması
Doruk durumda
Süre (5-25 saniye)
En sık kullandığımız çapalar, 3 algı kanalımızı kullanarak oluşturulur. Bunlar:
1. Görsel çapa.
2. İşitsel çapa.
3. Dokunsal çapa.

Tekniğin Uygulaması
Ayağa kalkın, gözlerinizi kapatın, kendinizi bütünüyle güvenli ve güçlü hissettiğiniz bir anı düşünün (Böyle bir anınız olmasa bile bunu kurgulayın). Vücudunuzu bütünüyle bu güçlü fizyolojiye sokun. Büsbütün güven duyduğunuzda durduğunuz gibi durun. Ve bu hissin tepe noktasında yumruğunuzu sıkarak kararlı ve güçlü bir sesle "evet" deyin. Bir müddet sonra tekrar aynı yumruğunuzu sıkın ve aynı kuvvetle "evet" deyin. Durumunuzdaki değişmeyi farkedersiniz. Bunu en az beş-altı gün çalışın. Kısa bir süre sonra, bir yumruk sıkmakla anında istediğiniz güçlü duruma girebildiğinizi göreceksiniz.(Veya işaret parmağınızı çekerek v.b.)

27 Şubat 2012 Pazartesi

BİLİNÇALTI KULLANMA KILAVUZU 19; PLASEBO ETKİSİ

Ortada gerçek bir tedavi olmaksızın, hastanın etkili bir ilaç sandığı şekeri veya nişastayı yiyerek, iyileşme göstermesidir. 
Beynin tam olarak açıklanamamış gizemlerinden birisidir. Plasebo etkisinin iyileştirme oranı %30'dur. Bu yüksek oran nedeniyle ilaç firmaları araştırma yaparken iki grupla çalışır ve bir gruba gerçek ilacı verir, diğer gruba ise nişastayı. Sonra gerçek ilaç alan gruba diğerine göre anlamlı iyileşme olup olmadığını görmek için bakılır. 
Araştırmada kullanılan hap şeklindeki beyaz nişastaya göre renkli hap daha etkilidir. Kapsül biçiminde olan hap, aspirin biçiminde olana göre daha da etkilidir. Mavi kapsüle göre kırmızı kapsül çok daha etkilidir. En etkilisi iğne ile enjeksiyondur... :) İlacın fiyatı da  iyileştirme gücünü etkiler, fiyat arttıkça iyileştirme gücü de artar. Önerenin uzmanlığı; ilacın iyileştirme gücünü yükseltir. Beklenti yüksekliği de aynı şekilde..:)

Beyin inanırsa, her tür ağrı kesici ve ilacı kendisi salgılıyabilir. Bu nedenle kocakarı ilaçları denilen bazı bitkilerin iyileşme sürecine psikolojik ve sonrasında fiziksel faydaları inkar edilemez. 
Bu fenomeni tıp dünyası araştırmak yerine, sürekli reddetmektedir. Her türlü modern tıp uygulamasına tedavi süresince devam edilirken, plasebo etkisinden destek almanın bana göre son derece büyük faydası vardır. İnanç, her zorluğun üstesinden gelmede beynin en önemli yakıtıdır.  Plasebo etkisinin sadece faydası mı var? Zarar veremez mi, tıpkı inançlarımız gibi?

Texas’da cinayetle yargılanıp ölüme mahkum edilen bir hastaya acısız bir ölüm isteyip istemediği sorulduğunda, cevabı ''evet'' olmuş. Bunun sonucunda, idam günü, koltuğa bağlı bir şekilde ölümü bekleyen mahkumun açık bileğine, ılık su damlaları akıtılmaya başlamış, telkin yöntemiyle de bileğinin yeni çıkan acısız bir makineyle kesildiği ancak canının acımayacağı belirtilmiş. Tüyleri diken diken edecek nokta ise mahkumun tam 37 dakika sonra kalp atışlarının durduğu ve öldüğü gerçeği tabi ki. Mahkum yavaş yavaş kan kaybından öleceğine inandırılmıştı, kan akışı ılık su damlatılarak dikte edildi ve adrenalin zehirlenmesi ya da herhangi bir etki yüzünden bu kişi kendi kendini hem de acısız bir şekilde öldürmüş oldu...

Ülkemizde de benzer bir durum yaşandı. Adana'da bir işçi mesai bitiminde iş yerindeki sanayi tipi büyük buzdolabında mahsur kalır. Çıkmak için uğraşır ama buzdolabı  kapısı dışardan kilitlenmiştir. Bir süre sonra donacağını anlayan adam ailesine bir mektup yazar ve içerideki soğuktan da bahseder. Sabah iş yeri ve buzdolabı açıldığında işçinin donarak ölmüş cesediyle karşılaşırlar, tuhaf olan buzdolabının bir haftadır bozuk olması ve içerideki sıcaklığın 25 C olmasıdır....

24 Şubat 2012 Cuma

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 18; KARAR VERME

Hz. Musa'nın gemisinde, her cinsten kaç hayvan vardı? Önce cevap verin, doğru cevabı yazının içinde bulacaksınız.

Bir sinemada yapılan deneyde;  küçük mısır 3TL, büyük mısır 7TL'ye satılıyor, çok büyük bir çoğunluk küçük mısırlardan alıyor. Onlara neden küçük mısır aldıkları sorulduğunda ''7TL mısır için çok fazla.''diye cevap veriyorlar.
Deneyde satılan mısırlara birde orta büyüklükte mısır ekleniyor onun fiyatı da 6.5TL. Yani küçük mısır 3TL, orta mısır 6.5TL, büyük mısır 7TL. Büyük çoğunluk büyük mısır alıyor. Büyük mısırı neden seçtikleri sorulduğunda ''0.5TL'ye çok daha fazla mısır alabildik.''diyorlar.Buna tuzak etkisi denir;  kararı manuple etmek için başka örnekler devreye sokarız. Beynin karar alma şekli size de tuhaf gelmiyor mu?

Beyin karar almak için kıyas yapmaya ihtiyaç duyar. Bunu bilen reklamcılar beynimizi kolaylıkla manuple ederler.
Başka bir deneyde birebir aynı kotları katılımcılara kıyaslayın deniyor. Beyne kıyas yapması söylendiği için katılımcılar birebir benzerliği görmüyor kotlar arası kaliteden,  parlaklıklarına kadar bir sürü farklılıktan bahsediyorlar. Hiçbiri kotların aynı olduğunu farkedemiyor. Kıyas yapması isteneceğine benzerlikleri yakalamasını beyne söyleseydik, kotların aynı olduğunu hemen anlardı. 

Seçenek sayısını arttırdıkça beyin tercihte zorlanır. Seçeneklerin az olması seçimi kolaylaştırır. Köyde evlilik kararı, seçenek azlığından, şehirdekine göre çok daha kolaydır.

Sahip olduğumuz şey bize daha değerli görünür. Evimizi satarken bu nedenle piyasadan fazla değer biçer ve biçtiğimiz bu rakamı makul buluruz.

Sempati duyduğumuz kişiden veya firmadan çok daha kolay etkileniriz.

Kararlarımızın çoğunu gurup kararına uydurmaya çalışırız.

Ender olan şeyler kararlarımızı kendine doğru çeker, fiyat fayda dengesini bir anda yitiririz.

Güven duygusu;  karar almamızda çok etkili,  paylaşılan zaman ve ortak noktalar sonucuyla oluşsada, insanların yetkinlikleri de bizim için çok önemli. Yetkinliğin imzası ne giydiğimizdir.(Yetkinlik; bilgi, beceri ve davranışın toplamıdır.)  Üniformalar bu nedenle etkilidir. Reklamlarda bu nedenle önlüklüler(Dr, diş hekimi)diş macunu veya deterjan(Bilim insanı)önerirken işçi tulumlular (Usta)boya önerirler. Bilinçaltımız onların parayla o ürün için oynayan insanlar olduğunu bildiği halde bilinçaltı karar veren olduğu için üniformaya daha çok güvenir:)

Çıpa kullanmadan yani bir baz ölçümüz olmadan karar veremeyiz. Bu nedenle neredeyse  tüm mağazalarda 250TL fiyat etiketi  olan ayakkabı bu fiyat silinerek 150TL'ye satılır. Çıpa; bizim için 250TL olmuştur, demek ki 150TL ucuzdur.:)

Diğer insanların kararlarımızı ne derece de etkilediğiyle ilgili; Asch deneyi yapılmıştır.  Bu deneyde katılımcılara iki kart verilmiş, kartların birinde; biri kısa, biri orta diğeri de uzun olan 3 çizgi vardır. Diğer kartta ise tek çizgi bulunmaktadır. Katılımcılara bu karttaki çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği sorulmuştur. Katılımcıların biri dışında hepsi Asch’in asistanlarıydı. Katılımcılar aynı odadaydı ve birbirlerinin cevaplarını duyuyorlardı. Kart çiftleri gösterilerek hepsinden cevap istendi. Gerçek deneğe sıra en son geliyordu. İlk denemelerde katılımcıların hepsi doğru cevaplar verdiler. Daha sonra gerçek denek dışındakiler hep beraber yanlış cevap vermeye başladılar. Cevap sırası geldiğinde gerçek deneklerin %32’si , yanlışta olsa grubun cevabına katılmıştır.



Anlayacağınız; seçtiğimiz şeyleri, neden seçtiğimizin pekte  farkında değiliz.:)

''Hz. Musa'nın gemisinde her cinsten kaç hayvan vardı?''
Sorumuzun cevabı; hiç, çünkü gemisi olan peygamber Hz. Nuh'du:)