26 Nisan 2013 Cuma

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 61; BASTIRILMIŞ ANILAR




Bilinçaltı çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili belirtiler yaratmaktan da geri kalmaz.


Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur.  Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.

Mesela cinsel organı ile oynayan küçük bir çocuğa, “Bu yaptığın çok ayıp!” diye kızıp eline vurduğunuzda Freud’a göre bu cinsellik konusunda bir suçluluk duygusuna dönüşmeye başlayacaktır. Haliyle bu sebeplerden dolayı (toplumun küçük yaşlarda bunu ayıp göstermesi –özellikle kızlarda-) insanların çoğunda cinsellik deneyimi suçluluk duygularını taşıyabilir.

Önde gelen davranış bilimi araştırmacıları düşündüğümüz her şeyin %77 kadarının olumsuz olduğunu tespit etmiştir.  Kısacası farkında olmadan bilinçli halimiz,  bilinçaltımıza sürekli olumsuz telkinlerde bulunuyor.

Bastırılmış duygular ile ilgili olarak Freud şu örneği vermektedir; “Varsayalım ki, bu salonda insanları rahatsız eder mahiyette hareketler yapan ve sürekli gülerek, konuşarak, ayaklarını takırdatarak benim dikkatimi dağıtan bir kişi olsun. O zaman ben bu koşullar altında devam edemeyeceğimi söyleyince salondan bir iki güçlü genç ayağa kalkar ve bu huzur bozan kişiyi salondan atarlar. İşte o insan “bastırılmıştır” ve ben böylece dersime devam edebilirim. Bu kişinin tekrar huzur bozmasını engellemek için, aslında benim arzumu yerine getirmiş bu beyler sandalyelerini kapının önüne çeker ve bastırılanın tekrar ortaya çıkmasına karşı bir “direniş” kurarlar. İşte bu iki konumu “bilinç” ve “bilinçaltı” diye adlandırırsanız, bastırma süreci diyerek neyi anlatmak istediğimi daha kolay anlarsınız.”

Bastırılmış duygu veya düşünce elbette tekrar bilinç üstüne çıkmaya çalışacaktır ve bilincimize baskı yapacaktır. Haliyle bastırılmış düşünceler ve bunların su üstüne çıkmaya çalışması sırasında bilinçaltı tepkisiyle oluşan bir baskı içinde yaşarız. Bu da bazen “yanlış tepkiler” veya “dil sürçmesi” ile kendini belli edebilir. Mesela yine Freud’un bu konuda verdiği örnek şu şekildedir; Bir ustabaşı patronunun şerefine kadeh kaldıracaktır. Ama bu patron aslında hiç kimsenin sevmediği, kötü bir patrondur. Kısacası “içine edilecek” bir adamdır. Ustabaşı ayağa kalkıp ağdalı bir tavırla kadehini kaldırır ve “Şimdi patronun içine edelim!” der. Bastırılmış anıları, bilinçaltı bir an için  bastıramamıştır.:) .



25 Nisan 2013 Perşembe

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 60; KAYIT MAKİNESİ BİLİNÇALTI


Bilinçaltı uçaklardaki  karakutu gibi çalışır.Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminde şekillendiği  andan itibaren tüm hayatı boyunca  her şeyi kaydeder. 

Bilinçaltının bu  özelliği kullanılarak, polisler bir çok zor vakayı aydınlatmışlardır. Mesela, bir cinayet vakasında, kaçan arabayı farkeden görgü şahidi, karanlıktan dolayı plakayı göremediğini söylemiştir. Daha sonra hipnoz yoluyla kişinin bilinçaltına ulaşıldığında, kişi plaka numarasını hatırlayarak, katillerin yakalanmasını sağlamıştır.  

7 yaşına kadar her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru yanlış ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olan verilere bile  yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır. Bu nedenle , tüm aile bireyleri hepsinin şahit olduğu bir  olaya her birinin bilinçaltı değişik anlamlar yüklediği için, olayı hepsi farklı hatırlayabilir. Çünkü bilinçaltı somut verileri dahi kaydederken; eğer, büker, tamamlar, yok sayar, baskılar, büyütür ve küçültür.


Bazen sakladığımız bir şeyi nereye koyduğumuzu unuttuğumuz anlar olur. Şunu bilin ki, bu yer bilinçaltında kayıtlıdır. Bilinçaltıyla iletişim kurmayı biliyorsanız, bilinçaltınıza sorarak unuttuğunuz  yerin bilgisini de kolaylıkla alabilirsiniz. 

Bilinçaltıyla iletişim için, şöyle bir pratik önerebilirim; bir yüzük, 1,5 karış uzunluğunda ip, bir kağıt ve kalem alın. Kağıdın üstüne bir mandalin büyüklüğünde çember çizin, çemberi 4 eşit parçaya merkezini de işaretleyerek bölün. Yüzüğü, ipinizin ucuna bağlayın. İpin diğer ucundan tutarak, yüzüğü çemberin merkezinin  2 cm üstünde kalacak şekilde tutun. Bilinçaltınıza sorduğunuz soruya, bilinçaltının cevabı evetse; yüzük çemberde kuzey güney yönünde  hareket edecek, hayırsa; doğu batı yönünde  hareket edecek , bilinçaltı cevap vermek istemiyor veya cevabı bilmiyorsa dairesel hareket çizecek. Hazırsanız  ve kullanım kılavuzunu öğrendiyseniz bilinçaltınızla sohbete başlayabilirsiniz. İstediğinizi sorun ona...

  


23 Nisan 2013 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 59; TELKİN

Telkin; düşünce ve duygularını başkasına kabul ettirmek, aşılamak.

Böyle bir güce sahip olsaydınız neler yapabilirdiniz bir düşünsenize; çocuklarınızın davranışları konusunda, eşinizle ilişkinizde, iş ve sosyal  hayatınızda, sorunlu arkadaşlarınızın problemlerini çözerken, kendinizi bir konuya odaklarken...

Peki  telkinin gücünü ilişkilerimizde nasıl kullanabiliriz?
Bu konuya değinmeden önce telkinle ilgili kendimizi ve karşımızdaki kişiyi hazırlamamız gerekiyor ki başarı sağlayabilelim. Bu aşama literatürde  " mayalama " olarak geçiyor. Yani telkinde bulunmak istediğiniz konu hakkında kişinin yetkinliğinize ikna olmasını sağlamak ve  sizi dinlemeye hazır hale getirmek.
2. aşama olarak kişinin  psikolojik ve fizyolojik olarak rahatlamasını sağlamak gerekiyor. Nedeni çok basit. Sizi anlayabilmesi ve dinlemesi için iletişime açık, engelleri ortadan kaldırmış olması gerekli.Bu rahatlığa ulaşmak için  kişi size güven de duymalı, güveni yaratmak için ortak noktaları paylaşmaya ve uyumlu olmaya  da ihtiyacınız var.

Telkin yapılacak konu, sorun veya ihtiyacın tespitini yapın ama bir şartla; kişi bunu kendisinin bulduğunu düşünsün. Bu sorunun veya ihtiyacın tatmin edilmesinde önemli rol oynayacaktır. İhtiyacın karşılanması için istek hissettirin,  çözüm anahtarının sizde olduğunu düşünmesini sağlayın.

Daha sonra  sizin istediğiniz yere oturması, sizinle yürümesi, uzattığınız broşürü okuması gibi küçük, kibar yapılması mümkün komutlar verin. Yönlendirme yaparken sırt veya kola  parmak ucuyla dokunarak yapılacak yönlendirmeler etkinliği arttıracaktır. Ve bunları her gerçekleştirdiğinde ortamına ve kişisine göre harika, çok iyi, tebrikler gibi takdir içeren cümleler  kullanın.

Bir süre sonra sizin söylemleriniz ve kişinin eylemlerini yapmaya alışan beyin, takdir gördükçe, istenilen davranışı uygulamaktan çekinmeyecektir.

Şimdi kendinizi iyi hissetmek ve geleceğe umutla  bakabilmek adına  aşağıdaki gibi bir söylem işitseniz ve bu konuda size telkinde bulunan biri doğru komutlar kullansa etkilenme dereceniz ne olurdu?

"200 liralık ekstra emeklilik yatırımınızla şimdi huzurlu, yarın daha varlıklısınız.''

21 Nisan 2013 Pazar

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 58; BEYİN SINIFLAYARAK DÜŞÜNÜR

İnsan beyni her gün karşılaştığı milyonlarca bilgiyle başa çıkmakta zorlanır. Bilgi işleme sürecini kısaltmanın en etkili ve en kolay yolu ise"sınıflandırma" yapmaktır, bu bilişsel tasarruf sağlar. Yani, sınıflandırma, "aşırı bilgi
yükünden kurtulmanın bir yoludur."

Bir mağazada yapılan deneyde, deneyden habersiz insanların gözü önünde, anlaşmalı oyunculara hırsızlık yaptırılmış. Bunun hemen ardından bir mağaza görevlisi hırsızlığa şahit olan kişilerin yanından geçmiş. Hırsızlığı yapan şık giyimli ise, şahitlerin çoğu şikayet etmemiş, şikayet edenlerse hırsızlık için geçerli bir neden sunmuş ve suçsuz göstermeye çalışarak şikayette bulunmuş.  Kötü giyimli hırsızları  hemen herkes şikayet etmiş ve bu şikayetlerini kötüleyerek hatta hırsızların arkasından küfrederek yapmışlar.

İnsanlar kendi gibi giyinen, kendi gibi konuşan insanlarla beraber olmanın arayışı içinde. Girdiğiniz ortamda onlar gibiyseniz puan topluyorsunuz farklıysanız tam tersi. Bulunduğumuz ortama uyum o kadar hayati ki bu uyum yeteneği sosyal statümüzü oluşturuyor.

Üniformalı kişiler gözümüze daha yetkin görünürler. Üniformanın yetkinliğinden faydalanan reklamlarda her gün önlüklü onlarca önlüklü doktor, bilim insanı, tulumlu boyacı  görebiliriz. Ön yargılarımızla büyük hatalar yapabiliriz ama benim kıssadan hissem eğer sınıflayarak düşünen beyin için sınıflandırma ölçülerinde önemli bir ölçü kıyafetse, ben iyi giyinin derim. Tıpkı Nasrettin Hoca'nın dediği gibi; yüzyıllar sonra da devir '' Ye kürküm ye.'' devri...

20 Nisan 2013 Cumartesi

ÖĞRENİMLE YARATICILIK ARTAR MI?



BİR ATACI,  60SN'DE KAÇ FARKLI ŞEKİLDE KULLANABİLİRSİNİZ?

Gerçekten 60 sn'yi  not alarak değerlendirin.


Eğitim; aslında beyni geliştiren bu nedenle de yaratıcılığı da  besleyen çok önemli bir unsur. Bizim ve dünyada ki diğer ülkelerin eğitim sistemlerine bakarsak, ne yazık ki belki de istemeden, yaratıcılığı öldüren bir sistem görüyoruz. Yaratıcılıkla dolu bebek okula başlamasıyla beraber, tek doğrunun olduğunu öğrendiği bir ortamda, alternatifler araştırmadan, pasif bir düşünce yapısına sahip oluyor.


Aşağıda, 60sn'de, öğrenim durumlarına göre insanların bulduğu çözüm sayısı verilmektedir. 

İŞ HAYATI 2-4
ÜNİVERSİTE 5-10
LİSE 8-12
İLKOKUL 10-18
OKUL ÖNCESİ 20-25 

Sizin yaratıcılığınız ne durumda?

Aşağıdaki videoda eğitimin yaratıcılık üzerindeki etkilerini izlemenizi kesinlikle öneriyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=cusZ_0b7Vxw

17 Nisan 2013 Çarşamba

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 79; DOKUNMAK

Yeni tanıdığınız birini hızlı etkilemek istiyorsanız, bir zahmet aşağıdaki yazıyı okuyun.:)

Deri vücudun dışını tamamen kaplayan en büyük duyu organımızdır. Ayrıca, olmadığında yaşayamayacağımız tek duyu organımızdır.

Hayalle gerçeği  ayırmakta son kanıt olarak, ona güveniriz.


Londra Üniversitesi Nöroloji Bölümü’nden bilim insanları, karmaşık bir fiziksel duygu olan ağrıyı azaltmak için ‘kendine dokunma’yı kullandı.

“Yaralandığınızda veya bir elinizi kestiğinizde ilk yapacağınız şey nedir?” sorusunu yönelten Dr. Marjolein Kammers, “Yaralandığınızda veya herhangi bir sebepten dolayı ağrınız olduğunda elinizi ağrıyan yerin üzerine koyun, ağrınız hafifleyecektir” diyor.

Dr. Kammers’a göre, insanların ağrıyan yerlerine ellerini götürmesi otomatik olarak düşünce gücünü harekete geçiriyor ve kişinin, o noktaya yoğunlaşmasını sağlıyor. Çalışmayı yapan uzmanlar, araştırmaya katılan hastalardan ellerini ağrıyan yerlerinden çekmeleri istendiğinde ve bir başkasının elinin o bölgede tutulması halinde ağrıda artış olduğunu belirtiyor.

Nörolog Dr. Marjolein Kammers ve ekibinin yaptığı ısı çalışmasının sonuçları da bir hayli ilginç. Çalışmada, sadece bir tanesinin yakıcı özelliği bulunan 3 ayrı sıcaklıktaki noktaya elin 3 parmağı değdiriliyor. Diğer iki nokta soğuk olduğu halde kişi, 3 parmağı da yanmış gibi tepki gösteriyor. Hatta hiç yanmamış parmakları, yanmış parmakla birlikte su bile toplayabiliyor.

13'üncü yüzyılda, Alman İmparatoru II.Frederick hiç sözcük duymayan bebeklerin nasıl konuşacaklarını merak eder. Bu deney için, barbarca ailelerden bir çok bebek toplatır, onları asla dokunulmaması ve konuşulmaması emriyle beslemesi için  bakıcılara verir. Kısa bir süre sonra bebeklerin hepsi konuşamadan ölür.
Deney berbat bir şekilde sonuçlansa da, dokunmanın ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu ortaya çıkmıştır.

Dokunduğumuz şeylere, daha fazla bağlanırız, bu nedenle bir mağazadan alışveriş yaparken, iyi satışçılar ürüne mutlaka dokunmamızı sağlarlar.

Yeni tanıdığınız birini etkilemek mi istiyorsunuz parmak uçlarınızla karşınızdakinin sırtına, koluna dokunarak ona yol gösterin, küçücük bir dokunuş bile olağanüstü etki yaratabilir. Bir barda yapılan deneyde; sohbet teklifi yapılan bayanların yarısına hiç dokunulmamış, diğer yarısına bir saniyelik küçük bir dokunuşta bulunulmuş. Dokunulmayan bayanların%10'u teklifi kabul ederken, dokunulanların%20'si teklifi kabul etmiş.
Bazı restoranlarda garsonlara  müşterilerin koluna hafifçe dokunma eğitimi verilir; çünkü dokunulan müşteriler daha fazla bahşiş bırakır ve dokunulan müşterilerin %60'ı garsonun önerdiği yemeği yer, dokunulmayanlarınsa %40'ı.

1 Nisan 2013 Pazartesi

ZOR MU DEDİN?

‘’Nerede ve ne durumda  olursanız olun;  elinizdekilerle, yapabileceğinizin en iyisini yapın.’’ Theodore Roosevelt

Hikaye 1

Baba; soygun nedeniyle,  daha uzun süre hapiste yatacak oğluna bir mektup yazar. Mektubunda yaşlandığından, ekime hazırlamak  için bahçeyi kazamadığından yakınarak, ‘’ Keşke burada olsaydın sen yardım ederdin.’’ diyerek  üzüntüsünü belirtir.
Oğul mektubu alınca ‘’Sakın bahçeyi kazma,  soygunda çaldığım paraları oraya gömdüm.’’ diyerek babasına cevap yazar.
Baba  ‘’Polisler mektubundan sonra gelip, bahçede kazmadık yer bırakmadılar ama parayı da bulamadılar.’’  diyerek oğlunu durumdan haberdar eder.
Oğul ’’ Baba; bahçenin kazılmasına çok sevindim,  hapishaneden senin için yapabileceğimin en iyisi buydu.’’ der.

Hikaye 2
Pers Hükümdarı,  idam mahkumu iki suçluyu,  son arzularını sormak için huzuruna çağırmış. Birinci mahkum bir şey istememiş. İkinci mahkumsa hükümdarın atına düşkünlüğünü bilerek,  eğer hayatını bağışlarsa ata bir senede uçmayı öğreteceğini söylemiş. Hükümdar kendisini atının üstünde uçarken hayal etmiş, ya becerirse diyerek mahkumun  son arzusunu kabul etmiş.
Diğer mahkum; gözleri kocaman,  inanmaz bir ifadeyle arkadaşına bakmış ve ‘’Atların uçamayacağını biliyorsun, nasıl olurda böyle delice bir fikirle ortaya çıkabildin? Kaçınılmaz olanı sadece geciktiriyorsun.’’  demiş.
‘’Pek değil ‘’demiş,  diğer mahkum;
‘’Kendime dört  özgürlük şansı veriyorum.
Birincisi: Sultan bu yıl ölebilir.
İkincisi: Ben ölebilirim.
Üçüncüsü: At ölebilir.
Dördüncüsü:  Belki ata uçmayı öğretebilirim.’’