22 Mart 2018 Perşembe


Aslında Duvar Yok!
Aslında Duvar Yok!
Duvarlar ve Sınırlar korkular gibidir; sadece yanılgıdır!

Aslında Duvar Yok! Hepimizin hikâyesi; hayallerimiz, yanılgılarımız, doğru sandığımız yanlışlarımız, yanlış sandığımız doğrularımız. Aslında olmayan, bizim uydurduğumuz engellerimiz. Uydurduğumuza inanma hatalarımız. Bizi dışardaki dünyadan koruduğunu sandığımız ama bizi dışarıya açılmaktan alıkoyan hapishane duvarlarımız. Bu blogda öncelikle tuğlalarımızı nasıl oluşturduğumuzu,  sonra da bu tuğlaların nasıl yıkılacağını anlatacağım. Millet, hazır mıyız?

Hepimiz harika nehirlerin ve ağaçların olduğu, hayallerimiz kadar sınırsız okyanusların yanında, gözlerimizi sonsuz bir cesaret ve umutla dünyaya açarız. Daha sonra başımıza gelen olumsuzlukların her biriyle (çoğunluk buna tecrübe der) güvenliğimizi sağlayacağını zannettiğimiz bir duvar inşa ederiz.  Bu duvarı da, her bir olayın bizde yarattığı olumsuz etkilerden oluşan tuğlalarla öreriz.

Sevdiğimiz insandan sevgimize karşılık bulamayınca koyarız bir tuğla; karşılıksız aşklar adına,


Aldatılınca tekrar güvenmemek için bir tuğla,

Hayal kırıklıkları ve kayıplarımızla gelsin okkalı bir tuğla,

Arkamızdan konuşan dostlarımız için bir tuğla daha,

Sonra bir bakarız ki duvarlarımızın arasında hayallerimiz ve biz, küçücük bir alanda, zor nefes aldığımız bir alanda sıkışıp kalmışız.

Zedelenen her duygumuz zamanla çevremizi saran tuğlalar haline gelir,  yani sözde duvarımızı kendi bakış açımızın sahte tuğlalarıyla inşa ederiz.

Duvarlar her ne kadar da hayatın sırlarını gizlese de dışarıya açılan kapıları da kapatır. Dışarıdan içeriye büyük bir ilhamla girecek ve hayat dengemizi değiştirecek oksijenin önündeki en büyük barikattır! Kuvvetli bir nefes al, yavaş yavaş ver nefesini, tekrar al ve tekrar ver aynı şekilde. Fark ettin mi rahatlamaya başlıyorsun bile:) Hep sevgiyle, ille de sevgiyle...

2 yorum:

  1. Tamer Bey, çalışmlarınızı ilgi ile takip ediyorum. Elinize, aklınıza sağlık.

    YanıtlaSil