Hayallerinizin peşinden koşun...
Psikoloji bilmeyen ve psikoloji üzerinden para ve ün
kazanmaya çalışanların, kullanıma soktukları sahte mesajlardan biri hayallerin
peşinden gitmektir. Bu kişilere göre, başarılı insanların hepsi işe önce hayal
ederek başlamışlardır. Kişi hayalinden vazgeçmez ve çok çalışırsa MUTLAKA hedefine ulaşır.
Bunun için bağlamından kopartılmış bazı özdeyişler temel
mesajı güçlendirir. Örneğin; “Kişinin dışındaki engeller, içindekilerle
karşılaştırıldığında hiç kalır” gibi bir cümle aynı zamanda zihin açıcı bir
işlev görür. Bu durumda bütün yapılması gereken, kişinin cesaretini toplayıp
korkularından kurtulmasıdır. Böylece, kendiniz sandığınız kişiden KURTULUR,
gerçek kişiliğinizi ortaya çıkartır ve hayallerinize ulaşabilirsiniz.
Başarılı kişilerle ilgili örnekler de istemek ve hayaller
peşinden gitmek gerektiği mesajını güçlendirir. ''Bakın şu kişi nasıl imkânsız
gibi görünen bu işi başardı. O başardığına göre siz neden başarmayasınız ki?''Çünkü bu hayal tacirlerine göre, başarının bir modeli vardır ve bu modeli
izleyen herkes başarılı olabilir.
Gerçekten de verilen örneklere ve anlatılan hikâyelere bakınca
bunlar akla yakın gelebilir. Ancak bu çok temel bir yanılgıdır ve psikolojide
buna Barnum etkisi denir. Herkes ya da her durum için geçerli olan bir yargının
sanki sadece belirli bir kişi ya da durum için özelmiş gibi kullanılmasıdır.
Barnum etkisi, birbiriyle çelişik sözlerin bir arada
verilmesi nedeniyle, insanların, kendilerine özgü bir açıklama yapıldığı
izlenimi edinmelerine karşılık gelmektedir.
Hepimizde bir boşluk duygusu var: Gelecekte neler olacağını
öngöremiyoruz. Bu, bizi yıldız falları başta olmak üzere çeşitli falcılara
inanmaya götürüyor. Barnum, bunun bilincinde olan bir sirkçi olarak, insanları
kandırmanın çok kolay olduğu belirtmiştir. Etkinin adı, buradan gelmektedir. Şu
sözü çok ünlüdür: “Her dakika bir enayi doğuyor.”
'Diğer insanların senden hoşlanmasına ve takdirine ihtiyaç
duyuyorsun ama yine de özeleştirel olmaya eğilimlisin. Bazı kişilik zaafların
olsa da, genelde bunların üstesinden gelebiliyorsun. Henüz kendi yararına
kullanmayı başaramadığın, hatırı sayılır bir kapasiten var. Dışarıdan
disiplinli ve denetimli biri gibi görünsen de, iç dünyanda endişeli ve güvensiz
hisseden bir yanın var. Bazen, kararlarının ya da eylemlerinin doğru olup
olmadığıyla ilgili, ciddi kuşkulara kapılıyorsun. Hayatında belli miktarda
değişiklik ve çeşitlilik arıyorsun ve engellerle ya da sınırlarla yolun
kesildiğinde mutsuz hissediyorsun. Bağımsız düşünebilen biri olmakla gurur
duyuyorsun ve başkalarının düşüncelerini, tatmin edici kanıtlar yoksa
kabullenmiyorsun. Ancak kendini diğerlerine çok keskin biçimde ifade etmeyi de,
akıllıca bulmuyorsun. Bazen dışa dönük, cana yakın ve sosyal hissetsen de, kimi
zaman içe dönük, sıkıntılı, çekingen duygulara kapılıyorsun. Bazı büyük
isteklerin, gerçekçi olmaktan uzak.'
‘Barnum Etkisi’nin diğer adı, ‘Forer Etkisi’dir. Bir
psikolog olan Forer, 1948 yılında bir dersinde öğrencilerine bir kişilik ölçeği
vermiş; sonrasında, bir burç sayfasından aldığı yukarıdaki açıklamayı verip,
öğrencilerinden bu açıklamanın kendilerini ne kadar yansıttığını 1’den 5’e dek
değerlendirmelerini istemiştir:
2. Beni pek yansıtmıyor.
3. Beni az çok yansıtıyor.
4. Beni biraz yansıtıyor.
5. Beni tamamen yansıtıyor.
Ortalama, 4.26 çıkmıştır. Birçok katılımcı, bu açıklamanın
kendilerine özgü özellikleri yansıttığını ileri sürmüştür.
Forer’in bu çalışmayı yaptığı 1948 yılından sonra ise, aynı
çalışma, çeşitli katılımcı öbekleriyle kerelerce yinelenmiş ve ortalama,
genellikle 4, 2 çıkmıştır.
Açıklama, gerçekte, herkesi yansıtmakta; okurların benliğini
okşayacak bir biçimde yazıldığı için, birçok insana çekici gelmektedir.
Açıklamanın tüm sözel (totolojik) bir niteliği vardır. Diğer bir deyişle, bütün
seçenekleri içermektedir. Örneğin, bir insan, “bugün ya yağmur yağacak ya da
yağmayacak” derse, bir bilgi vermiş olmamaktadır. Ya da bir öğrenci, “bu
sınavdan ya iyi not alacağım ya da kötü not alacağım” derse, yine, yeni bir şey
söylemiş olmamaktadır.
Burada ilginç olan nokta ise şu: Forer bütün öğrencilerine
aynı kişilik analizini dağıtmış. Her öğrencinin kişiliği aynı olamayacağına
göre bu nasıl olur diyorsunuz. Bu şöyle oluyor. Kişilik analizinde genel geçer
cümleler kullanıyorsunuz. Yuvarlak, ölçülü, genel geçerliliği olan şeyler
söylüyorsunuz. Mesela: "Ara sıra kararsız kaldığınız olur.", ya da "Sevdiklerinizi
çok sever, düşmanlarınızdan nefret edersiniz." gibisinden. Böylece herkese
üç aşağı beş yukarı uyabilecek bir analiz oluyor hazırladığınız.
Burçların, dergilerdeki karakter tahlillerinin, kimi
'ruhdeşen falcılar'ın, hatta içki masasında 'adam ruhumu okuyor, beni benden
iyi tanıyor' dedirten 'bilge çapkınlar'ın sırrı bu işte. Psikolojide 'Forer
Etkisi' ve 'Barnum Etkisi' gibi isimlerle anılan fenomen. Bizim
biricikliğimize, potansiyelimize, makul eleştirilerin arkasına saklanmış
övgülere inanma isteğimiz!
“O akrep burcundan, aldatılmaya tahammülü yoktur” cümlesi
tipik bir Barnum etkisi içermektedir. “Aldatılmaya tahammülünün olmaması”
sadece bir burçtan olan kişilerin özelliği değil, doğal olarak insanların
çoğunluğunun ortak özelliğidir. “Maddi imkânlarımız elverse, dostlarınıza
pahallı hediyeler almaktan hoşlanırsınız”, “Sizinle ilk tanışan insanlar,
başlangıçta sizi soğuk ve mesafeli bulsa da, yakından tanıdıklarında
fikirlerini değiştirirler.” Bu ve benzeri ifadeler büyük çoğunluk tarafından
onaylanır. Çünkü gerçeğin bir bölümünün hoşa gitmesi, diğer bölümü kabullenmeyi
kolaylaştırır.
Astrologların sıklıkla kullandığı bu dil yapısı, burçları
okuyan kişilere “doğru yazıyor” bilgisini ya da izlenimini vermektedir.
"Perception is reality" ( Gerçek olan algıdır:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder