30 Ekim 2012 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 51; GÖRME DUYUMUZ

En baskın duyumuz olup, beynimizin %30 luk bölümünü kaplamaktadır. Gözü sadece bağımsız optik  bir görme aracı olarak görmemiz yanlış. Algı filtremizden geçmeyen hiç bir şeyi ''gördük'' diyemeyiz. Yanda ki şekilde yazılanları okuyabilir misiniz? Ne yazıyor?

Fazladan yazılı the farkedilebildi mi? Beyin işine geldiği gibi,  fazlalığı çıkartarak şekli algıladı. Algılama  sürecinde  beyin işine geldiği gibi eksik olanı tamamlar, fazlalığı çıkartır.Çok hareketliyken bile görüntülerin netliği bu nedenledir.
O an kafamızdan ne geçtiğine göre karşımızdakini her seferinde farklı algılarız.
Her saniye 11 milyon bilgi parçasının ancak 50 tanesini işleyecek olan beyin, bu özelliklere sahip olmasında ne yapsın? Sihirbazlar; tüm numaralarını beynimizin bu özellikleri sayesinde yapabilirler. Bir sihirbaz gösterisinde seçilen kartı kağıtların arasına yerleştirirken seyircilerin tümünün dikkatini kağıtlar üzerinde öyle bir toplamıştı ki, seçilen kağıdı yavaşça ağzına götürdüğünü kamera hariç görebilen olmadı. Başka bir gösteride katılımcı çiftin yüzüğünü kaybeden sihirbaz yüzüğün biraz ilerde şifreli bir anahtara bağlı olduğunu gösterdi. Sevgililerin doğum tarihlerini sorarak bu tarihleri şifreye yazdı ve anahtar açıldı. İnanılmaz bir andı. Bu nasıl olabilirdi? Kimse şifreli bir kilidin ne yazarsan yaz açılabileceğini düşünmemişti. Çünkü, beyin o an  ''Şifreli anahtar sadece doğru şifreyle açılır.''bilgisini kullanıyordu ve tabi ki çoğu zaman olduğu gibi yanılıyordu:)

Bir videoda; az sonra izleyeceğim görüntüde genç kızın bağ mı yoksa dağ mı dediğini test etmemiz isteniyordu. Genç kız dağ diyordu. Testin sonraki bölümünde ise gözlerimizi kapatarak duymamız istendiğinde açıkça bağ dendiğini işitiyordunuz. Çünkü, bağ sesinin üstüne genç kızın dağ dediği videosu monte edilmişti. Beyin gözler açıkken kulaklarına değil gözlerine güvenmeyi seçmişti.

Portakalının rengi parlak turuncuysa, tadı daha hoş geliyor.

Coca Cola; üzerinde logolu  bardaktan içildiğinde daha çok beğeniliyor.

Üzerinde tam yağlı  yoğurt veya organik yazan her şey daha lezzetli algılanıyor.


Arkadaşlarınıza,(Şaraptan anlayan) siyah bir bardağın içinde beyaz şarap içirirseniz, onu hepsi kırmızı şarap olarak algılıyor ve tadını öyle yorumluyor. Ben yanılmazdım diyorsanız, şarap uzmanlarının bile  bu tür testlerde yanılabildiğini belirteyim.

Ne yaparsak yapalım beyin önce görme duyumuza güveniyor. İyi servis edilmiş kedi mamasını kolay kolay hiçkimse kaz ciğerinden ayırt edemiyor:)

Hem cinsimizde veya karşı cinste en önem vererek baktığımız bölge neresidir?
Heyyy, Lütfen ciddi bir blog okuduğumuzu hatırlayalım:))
Ne popo, ne göğüs, yüz evet doğru okudunuz yüz. Sosyal bir varlık olan insan yaşayabilmesi için düşmanlığı, dostluğu, hemen hemen her türlü duyguyu görebildiği yüzü okumayı her dönem  hayati bulmuş. Bu nedenle sadece yüz tanımak için beyinde fusiform denilen bir bölüm vardır

Görme duyumuza bu kadar güvenmek genelde bize kaybettiriyor, özellikle insan seçimlerinde...


26 Ekim 2012 Cuma


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 50; BEN, SENİM...

Ben 100kg(En fazla:)), 1.80m boyunda bir erkeğim, sizce ben ve Hülya Avsar birbirimize tahminen %  kaç benziyoruz?

Cevap: %99,9 oranında benziyoruz. Sadece anatomik olarak değil, biyolojik ve kimyasal olarak fotokopi kağıdından 1000 kat fazla benziyoruz.

Peki, psikolojik olarak bibirimize %  kaç benziyoruz?
Bir önceki benzerlikten daha da fazla.
''Ne?'', ''Aynı mıyız yani? '' dediğinizi duyar gibiyim.:)

 EVET aynıyız, eşsiz olduğumuzu düşünmek daha hoş gelsede evet, ben senim, sen de ben...Hırslarımız, endişelerimiz, tepkilerimiz çok benzer. Zaten bilim ortak noktaların olması üzerine kurulu, psikoloji de bu nedenle bilim.
Bu gerekçeyle kendimizi tanıdığımız oranda karşımızdaki kişi ya da kişileri de tanıyabiliriz.Yani aklımızı okuyabiliyorsak, karşımızdakinin aklını da okuyabiliriz.

Bugüne kadar karşı cinsten gerçekten etkilendiğiniz 2 kişi oldu, aslında dışa dönük duruyorsunuz ama son derece duygusal bir insansınız, en büyük zaafınız insanlara kolay güvenmek, insanlar yaptıkları işi sizin kadar sahiplenmiyor....:))

Beynimizi okuyanlar; yıllardır, ideolojileri çatıştırarak hegemonyayı görünmez kılıyorlar...
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 49; ALGI


Algı; beynin  duyu organlarından gelen verileri yorumlayarak,  cevremizdeki  her seye bir anlam verme surecidir. Algı ne ise gerçekliğimiz odur. Önemli olan olaylar değil, onları nasıl algıladığımızdır. Algıyı etkileyen faktörler; uyarıcının konumu, ortam koşulları olabileceği gibi kişinin içinde bulunduğu ruh hali, geçmiş deneyimleri, öğrendiği sosyal normlar ve beklentileri de olabilir. Dış dünya bizim gördüğümüz gibi değildir.Beyin dış uyaranlara karşı bir filtreleme mekanizmasına sahiptir. Biz filtremizden geçenleri gerçekliğimiz olarak algılarız. Algımız; hem başa bela olabilir hem de cenneti bizlere sunabilir.

Çok görmüş, gezmiş bir bilge yorulunca yolun kenarındaki bir meşe ağacının altında oturmuş, etrafını seyrederken yolun yukarısından gelen bir köylu ona yaklaşmış.

-''Ey bilge kişi ben vadideki köyden ovadaki köye gidiyorum, ovanın insanları nasıldır acaba?''diye sormuş köylü.
-''Geldiğin vadideki köyün insanları nasıldı?''diye sormuş bilge.
-''Berbat insanlardı, hırsızlık yalan dolan hep oradaydı, kapımızı iki kere sürgülemeden yatamazdık, canımı zor kurtardım. Sahi ovadaki insanlar nasıl?''
-''Orası da aynen söylediğin gibi.'' demiş bilge.
Bilge dinlenmeye devam ederken yolun aşağısından bir köylü yaklaşmış bilgeye.
-''Bilge kişi ben ovadaki köyden vadideki köye gidiyorum, vadinin insanları nasıl insanlardır.''diye sormuş köylü bilgeye.
-''Geldiğin ovadaki köyün insanları nasıldı?''diye sormuş bilge.
-''Harika insanlardı, dostluk, yardımlaşma hiç bitmezdi, kapımız açık uyurduk akşamları, görevim olmasaydı hiç ayrılamazdım oradan, sahi vadideki köyün insanları nasıldır?''
-''Orası da aynen söylediğin gibi.''demiş bilge...

Kıssadan hisse; gittiğimiz her yere götürüyoruz algılarımızı, mutlu olana Ordu'da bir, Adana'da...Mutsuz olana...
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 48; KURBAĞA ETKİSİ

ABD'de üzerinde trafik uyarısı yazan, ayaklı büyük tabelaları insanların bahçelerine koyması için izin istenmiş, sorulanların sadece %5'i teklifi kabul etmiş.

Önce küçük trafik uyarı yazısı teklif edilenlerse tabelaları hemen evlerinin bahçesine yerleştirmiş, belli bir süre sonra bu kişilere ilk örnekdeki büyük tabelaları bahçelerine koymaları için izin istenmiş, sorulanların %85'i teklifi kabul etmiş. Attığımız her adım bizi daha büyüğünü atmaya hazır hale getiriyor. Her konuda ince ince işleniyoruz.

Kurbağalar 22 derece sıcaklıkda yaşıyor eğer hızla suyun derecesi mesela 30 derece olursa kurbağalar ısıtılan sudan sıçrıyor ve kurtuluyor. Eğer su ısısı 0.5 derece gibi yavaş yavas arttırılarak 30dereceye  ulaşırsa kurbağaların  hiçbiri sıçramıyor, hepsi sıcaktan ölüyor.

Alıştıra alıştıra yapılıran neredeyse her fikri kabul ediyoruz. Biz de birilerini ikna etmek için aynı yöntemi kullanabiliriz.


BEYİN KULLANMA KILAVUZU 47; FEROMONLAR
Feromon; hormon taşıyan koku kimyasallarına denir.

Kadınlara atletik ve zayıf erkeklerin terli tişortleri  koklatılmış, kadınlar çok yüksek oranda atletik erkeklerin tişortlerini çekici bulmuşlar.
Başka bir deneyde de kadınlara ter kokusunun çekici gelen erkeklerin genetik özellikleriyle, kadınların babalarının genetik özellikleri arasında ciddi benzerlikler bulunmuş.

Erkekler, yumurtlama dönemlerindeki kadınları daha çekici bulurlar, bahsi geçen kimyasallar yüzünden..
Bir şey daha; bu feromonların kokuları çok önemli değil, kokuyu almasanız bile - ki muhtemelen koku sinirlerinizi aktive etmezler - etkilenirsiniz varlıklarından. Çok daha baskın bir koku arkasına saklanmış olsalar bile farkedilirler, bu nedenle deodarant kullanmaya devam.

Bundan sonra "Senden elektrik alamadım" diyeceğinize "Senden feromon alamadım"diyebilirsiniz:)


25 Ekim 2012 Perşembe

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 46; NE KADAR ÇEKİCİ?


Çekiciliğin yüzlerce ölçüsü var; simetri, pürüssüz cilt v.b Birçok araştırmanın ortaya koyduğuna göre gülümseyen bir yüz, çekiciliğin en etkili kriterlerinden  biri.

Pitsburgh üniversitesinde kadınlardan oluşan gruplarla bir çalışma yapılır. Bu kadınların katıldığı ders sayısı farklıdır(15, 10, 5, 0) ve derslerde hiç kimseyle etkileşime girmezler.Dönemin sonunda öğrencilere bu kadınların resimleri gösterilerek, hangilerini çekici bulduklarını sorulur. En çekici kadınlar 15 kez derslere katılmış olanlarken, en az çekici bulunanlarsa derslere hiç girmemiş kadınların resimleri olur.

AŞİNA olan güvenilir bulunduğundan beyin bu bilgisini daha sık gördüğünü çekici bularak rasyonalize etmektedir. Komşu çocuğu, okul ve iş arkadaşları da tam da bu nedenle daha çekicidir. Tüm koşullar aynı olduğunda daha önce gördüğümüz insanlar daha caziptir.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 45; DUYARSIZ ERGEN

10-12 Yaşlarında beynimizin nöron sayısı %20 artar. Uykuya nöron sayısında ki artış nedeniyle doyamayız. Cinsiyet hormonlarımız salgılanır.
12-15 Yandık evresi:) O artan nöronlar vardı ya %20; işte onlar ölür. Beyin kullanılmayan nöronları silerken kullanılanlara sarılır, ne kadar çeşitli kullanım o kadar çeşitli sağlam nöron. Müzik aleti mi kullanmasını istiyorsunuz evladınızın veya dil öğrenmesini mi? Bu dönemi iyii değerlendirin, sonra çok zorlanırsınız, zorlanır. Çalışma sistemi değişen beyin çevreyle ilgili iletişimde ciddi sıkıntı yaşar, duyarsızlaşır.

Gelinecek son nokta ''Oğlum bak git!'' noktasıdır.

17 Ekim 2012 Çarşamba

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 44; ROL MODEL(ÖRNEK ALINAN)

Beynimizin en kolay yapabildiği şeydir kopyalamak. Bu sayede yürür, konuşur, değişiriz. Edindiğimiz bir çok alışkanlık bu özelliğimize bağlıdır. Hayatta birilerini model aldığımızda(Tercihli, tercihsiz bunu mutlaka yaparız zaten) o birilerine dönüşmeye başlarız .

Başarı için de başarısızlık için de seçtiğimiz rol modeller çok etkilidir. Model almak; rol modelin her şeyini  taklit etmek demek değildir. .Hangi alanda ilerlemek istiyor ve hangi özelliklerimizin gelişmesini istiyorsak rol modelimizi, beğendiğimiz özelliklerini ona göre seçmeliyiz. Hayatın içinden birilerinin de bizleri rol model aldığını unutmadan, çocuklarımıza, arkadaşlarımıza hangi davranış modelini yakıştırıyorsak ona göre yaşamalıyız.
Bir tencere firmasının satış direktörü Yozgat'ta saha denetimi yapmak üzere, bir evde toplantıyla satış yapan satışçısının sunumunu izlemeye gider. Çelik tencerenin ülkemize yeni girdiği yıllarda susuz tavuk pişirebilmek mucize gibi bir şeydir. Satışçı susuz ve sağlıklı şekilde tavuğun nasıl pişirileceğini göstermek için yere kilim sere ve üzerine oturur pişirme işlemlerinin hepsini de tarif ederek ev sahibine yaptırır. Sonuçta satış yapar direktör merakından çatlamak üzere satışçıya sorar ''Neden yemeği, sunumu ayakta sen yapmadın, kilime oturdun ve ev sahibine tavuğu pişirttin?'' Satişçı ''Biz müdürümüzden böyle gördük.'' der. Müdürünün ayakları yoktur...

Tercihiniz ''Daha, daha fazla...'' seçeneğiyse sizin için üzgünüm çünkü dahaların sonu gelmiyor ama terciniz güzel insani vasıfları modellemek ve model olmaksa zaten tüm dünya yaşadığınız sürece sizin...:)

15 Ekim 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 43; ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Beyin tekrarlarla öğrenir ve çelik halatlarla alışkanlıklarını yaratır. Olumsuz tecrübelerin tekrarı bir süre sonra çaresizliği öğrenmemiz anlamına gelir. Koşullar değişse bile hala güvenilir olduğunu sandığımız algımızla olay sonucunun ne yaparsak yapalım değişmeyeceğine  inanırız. Eğer bir şey değişmeyecekse neden gayret edelim ki?

Yavru fili (150kg:)) sirklerde ayaklarından bağlarlar, fil uzun süre ayaklarındaki zincirden kurtulmaya çalışır ama başarılı olamaz yıllar geçip filimiz 4 tonluk hale geldiğinde de fili aynı zincirle tutarlar, fil basit bir hareketiyle kırabileceği zincirden kurtulmayı denemez bile, çünkü geçmiş deneyimleri bunu ona söylemektedir. Ama fil isterse, kurtulmak isterse...

Başka bir deneyde ortalama 50cm sıçrayan pireleri günlerce üstü kapalı 29 cmlik bir kavanozda tutuyorlar. Bir süre sonra kapağı açtıklarında en fazla 29 cm sıçrayabilmiş pirelerin hiç biri 30 cm'lik kavanozdan çıkamıyor...
Arabaların yeni kullanıldığı yıllarda, hani incecik tekerli halleriyle kullanılırken. Tekne gibi, arabalarda baharda ve yazın satılıyormuş. Kışın hiç bir  bayi çalışmıyormuş. Bir ay  GM'ye kış olduğu halde Oklahoma'dan  araba siparişleri gelmeye devem etmiş. Bu mucizenin nedenini bulmak için, satıştan sorumlu genel müdür yardımcısı Oklahoma bayisini ziyarete gitmiş. Ziyaretin sonucunda bir rapor hazırlamış, yazdığı hemen her şey diğer bayilerle ilgili yazdığı raporlar  gibiymiş. Raporun sonundaysa kış vakti araba satışının nasıl olduğu yazılıymış. Scot son derece dürüst ama saf bir insan, Scott kışın araba satılamadığını bilmiyor...GM ilk bayi toplantısın kışın araba satılabileceğini göstermek için Oklahoma'da yapmış.

Çocuk aklımızla her şeye gücümüzün  yeteceğine inanan ve bunu deneyen bizler yıllar geçtikçe neden yapamayacağımız üstüne kitap yazacak hale geliyoruz...
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 42; SEMPATİ

 Sempati duyduğumuzda, sempati duyduğumuz kişiyle duygularımız uyumlu veya aynıdır; o üzülüyorsa üzülür, seviniyorsa seviniriz. Düşüncelerimiz onun düşünceleriyle paraleldir; haksızlığa uğradığını düşünüyorsa biz de öyle düşünürüz, hak ettiğini düşünüyorsa biz de buna katılırız. Zaten onun gibi hissedebilmemiz için onun gibi düşünüyor olmamız gerekir . Ama bu, bizim sağlıklı düşündüğümüz anlamına gelmez. Karşımızdakine hak verirken onun doğru düşünüp düşünmediğini dikkate alamayız. Onun doğru ya da yanlış yaptığını bile sorgulama ihtiyacı duymayız.

Bu nedenlerledirki dertleşmeye gelen arkadaşımız patronundan azar işittiyse;
'' Vay alçak senin gibi adama bu yapılır mıydı?'' tavrı gösteririz. Kuyudaki yardım isteyen arkadaşımızı oradan çıkarmak yerine, yanına inerek bizde ellerimizi yukarı kaldırarak yardım  isteriz , bir üçüncü, dördüncü kişiye gitmemiz durumunda da genelde kuyudaki yardım isteyen insan sayısını arttırırız.

 Ne yazık ki yerli yersiz sempati duygumuz, toplumumuzu körleştiren en önemli faktörlerdendir. Partidaşlık, takımdaşlık da aynen böyledir...

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 41; EMPATİ


Empati , Bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durumu, düşüncelerini, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak doğru olarak anlamasıdır. Halden anlamaktır; tam türkçesi. Bu sayede  karşımızdakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranabiliriz.

Empati gücümüzü arttırmanın yolları; 
Dinlemek,
Kullandığı özneden konuşmak(Ben mi, biz mi, sen dilini mi kullanıyor?),
Aynı zaman dillimini kullanmak,
Onun temposunda konuşmak,
Beden dilini kopyalamak,
Açık uçlu sorular sormak,
Düşünerek yorumda bulunmak, 
Hızlı yargılara varmaktan kaçınmak,
Kendimizi tanımak,
Geçmişten ders almak,
Kişiyi anladığımızı ifade etmek.

Olumlu  yönüyle empati;  işbirliği, üretkenlik,  ve mutluluğu arttırken, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyon şeklini alır. Sosyal bir canlı olan insan için diğerlerini ikna etmekte altın bir anahtardır.



13 Ekim 2012 Cumartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 40; MOTİVASYON


Ödüllendirilen davranışın tekrarlanacağını neredeyse hepimiz biliriz ama uygulamada hangi noktadayız? Çevremize ve özellikle kendimize karşı. Bir görüşe göre insanların %40 ödül, %40'ı ceza ile motive oluyor, %20'ı ise ikisinden yaklaşık eşit oranda etkileniyor. O zaman ceza da (Kaybetme korkusu v.b)başarı için gayet etkili olabiliyor. Ceza kullanılarak sağlanan motivasyon daha kısa sürüyor ve iki taraf için de yıpratıcı olabiliyor.
Aynı ödülün veya cezanın sürekliliği motivasyon etkisini azaltarak yok ediyor.

Ödül ve cezaya dayalı motivasyon sekli anlamını hızla yitiriyor. Çünkü bugün anlaşıldı ki dış motivasyon mu, iç motivasyon mu insanlar üzerinde daha etkili sorusunun cevabı; iç motivasyon. Bu da insanların motivasyon için ; anlam arayışında oldukları, özerklik istedikleri, daha fazla ustalık peşinde oldukları, daha büyük bir şeye ve amaca ait olma duygusunu  istedikleri anlamına geliyor. En çok da bunlarla motive oluyorlar.

Motivasyonun önündeki en büyük engel; harekete geçmek efor gerektiriyor, bizde bu nedenle kolayımıza gelen bahanelerle, eylemsizliği seçiyoruz. Eylemsizlik uzun vadede 10 kat fazla efora neden olsada.

Yıl 1995 iki yeni ansiklopedi piyasaya çıkıyor. İlk ansiklopedi microsoft tarafından yayınlanıyor, bunun için koca bir ekiple milyonlarca dolar harcıyor. İkinci ansiklopedi bir şirketin bile değil. Boş zamanlarını eğlenmek için makale yazan binlerce kişiden oluşuyor, bunlara beş kuruş ödenmiyor.
Yıl 2009, Microsoft;  MSN Encarta ansiklopedisini kapatırken, ikinci ansiklopedi; Wikipedia dünyanın en yaygın ansiklopedisi haline geliyor. Bu örnek de gösteriyorki özerklik, kendini ifade etmek gibi kavramlar eski motivasyon kuramlarından çok daha etkili.
Yukarıdaki örneğe inandınız:) geleneksel yöntemlerle  başarılı olmuş milyonlarca şirketin yanında bir elin parmaklarını zor geçer yukarıdaki gibi örnekler:) Bu tür uç örneklerle (Siz bilmiyorsunuz:))bu örnekleri bilen danışmanlar para kazanıyor.

12 Ekim 2012 Cuma

BEYİN KULLANMA KILAVUZU SEZGİ 39; SEZGİ

Sezgi 6'ıncı his değildir, bilinçli halimizin unuttuğu bilinçaltımızın bize fısıldadığı sözlerdir. Bu her sezgimizin doğru kabul edileceği anlamına gelmiyor fakat mutlaka bilinçli halimizle bu fısıltıların nedeni değerlendirilmelidir. Daha çok pratik her konuda olduğu gibi sezgilerimizin doğruluk yüzdesini de arttırır.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 38; DENEYİMLER

Hiç merak ettiniz mi annemizin dolmaları, neden en güzel? Yediğimiz yüzlerce farklı  dolmanın ardından hepimizin annesi dolmayı en iyi şekilde yapıyor olabilir mi? Veya yüzlerce tadım testinde marka gösterilmeden pepsinin tadı beğenilirken, içeceklerin markaları gösterildiğinde neden coca cola  beğeniliyor? Tam tersi bazı yiyeceklerle ilgili küçükken yememiz için gösterilen abartılı baskı  o yiyeceklerden soğumamıza neden olmuş olabilir mi?

 Genetiği değiştirilmiş besinlerin tatlarının tuhaf olduğunu düşünüyorsanız, onları yerken tatlarını tuhaf olarak yorumlayacaksınız, aynı besine organik deseydik tadı da güzelleşecekti. Beyin; deneyimlerimizi, tadım duyumuzdan önce değerlendiriyor, daha çok önemsiyor, yani Starbucks'a  giderken, aslında kahveyi değil orada yaşadığımız deneyimleri satın alıyoruz.
''Bir markayı yaratan müşteri deneyimleridir.''Philip Kotler

10 Ekim 2012 Çarşamba

TOM SAWYER ETKİSİ



Polly Hala, boyası aşınan çitleri boyama görevini Tom Sawyer’a verir. Fakat Tom bu sıkıcı görevden hiç hoşlanmaz. Üstelik çitleri boyarken arkadaşlarının alay dolu gülüşmelerine de katlanmak zorundadır. Derken Tom’un aklına parlak bir fikir gelir. İşten hoşlanıyormuş gibi görünerek çitleri boyamaya başlar. Yaptığı işten büyük zevk alır gibidir. Arkadaşları anlamsız gözlerle Tom’u izlemektedirler. Tom arkadaşlarına dönerek, “Hayatımda bu kadar zevkli bir iş yapmadım” der. “Böyle bir zevki insan ömründe kaç kere yaşar?”

Tom’un sözlerini işiten arkadaşları büyük bir meraka kapılırlar ve boyama işini merak ederler. Tom’dan fırçayı alarak kendilerinin de boyamak istediğini söylerler. Tom bir an düşünür ve yapılan teklifi ret eder. Arkadaşları şaşkın ve mutsuzdurlar. Fakat Tom onların bu halini görünce dayanamaz. Kabul ettiğini söyler. Fakat bir şartı vardır. Böyle zevkli bir iş için herkes kendisine para ödeyecektir. Arkadaşları bu öneriyi kabul ederler ve Tom’a istediği parayı öderler. Tom da onlara fırçaları verir. Bu alışveriş sonrasında Tom’un arkadaşları o kadar mutlu olurlar ki çitleri boyarken hayatlarının en zevkli işini yapar gibidirler.

9 Ekim 2012 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 37; BİZE AİT OLMAYAN HİÇ BİR ŞEY BİZİ RAHATSIZ EDEMEZ

''Başkalarının en çok kızdığımız tarafları,  aslında en çok kendimizi öğrendiğimiz taraflarıdır… ''Carl Gustav Jung 1875-1961 

Beyin kendinde olmayan bir şeye duygusal tepki veremez. Dedikodu yapmayan bir insan, dedikodu yapana kızamaz. (Dikkat edin anlamaktan değil, çok kızmaktan bahsediyoruz.) En sevmediğimiz özelliklerin listesini düşünsenize, hepsi bizde olan özellikleri listelemiş oluyoruz aslında.:) Öfkelendiğimiz durumları mercek altına alırsak kendimizi çok daha iyi tanımış oluruz, başkalarını tanımanın yolu da kendimizi tanımaktan geçer. Bundan sonra çevrenize öfke veya nefretinizi anlatırken dikkat edin, kendinizle ilgili ipuçlarını veriyor olabilirsiniz.

8 Ekim 2012 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 36; ANLAM

30 DAKİKADA  800 KALORİYİ NASIL YAKARSINIZ?:)
Başımıza gelen olaylara yüklediğimiz anlam; ana başlıklarla 3 noktaya bağlıdır.

 Fizyolojik durumumuz,

 kullandığımız kelimeler,

 ve odağımız.

 Bunları değiştirerek ANLAMI da değiştirebiliriz.
 Zor bir durumu, çökmüş omuzlarla karşılamak yerine dik bir vucut durusuyla karşılamak, bakış açımızı değiştirebilir.
 Olayın bizde yarattığı etkisini ''mahvoldum'' kelimesi yerine ''kırıldım'' haline getirirsek beynimizin olaydan etkileniş düzeyi tamamen değisecektir.
 Odağımız; endişe mi, başarı mı, korku mu? Korku yerine başarıya odaklanırsak donup kalmak yerine beyin çözümler üretmeye yönlenecektir.

Şimdi sizi en çok üzen deneyiminize odaklanın, o anı tüm duyu organlarınızla bire bir yasayın, bir süre o halinizde kalın, şu an neler hissediyorsunuz? Duygu durumunuz nasıl?
Tam tersi bir deneyim yaşayalım; sizi en mutlu eden deneyiminizi tüm duyu organlarınızla hatırlayın, bir süre o duygu durumunuzda kalın,  sizi ne mutlu etmişti? O an neler hissetmiştiniz? Şimdi ilk örneğe göre kendimizi çok daha iyi hissediyoruz değil mi? Tadını çıkarın:)
Ne zaman ihtiyaç duyarsanız anlamı değiştirebilirsiniz, dogal olarak etkilerini de:)