Arsız bilinçaltı, her yaşadığı tecrübeyi algılarken, bunu bir takım süzgeçlerden geçirerek yapar. Aslında sihirbazların yaptığı da bizim algı filtrelerimizi kullanmaktır. Üç kağıt oyununda, sihirbazın dikkatimizi üç kağıda çekip, diğer eliyle aradığımız kağıdı ağzına götürdüğüne ve bu anı kimsenin farketmediğine şahit oldum(Kamera sayesindeJ)Farkında olmaya çalışmak farkındalığımızı bozuyordu, tabi ki bozmaya çalışanın istediği yönde.
Moralimiz bozuk olduğunda omuzlarımız düşer, hareketlerimiz
yavaşlar, gözlerimizdeki ışık azalır. Harika hissettiğimizdeyse, göğsümüz gerilir,
omuzlarımız dikleşir, dudağımızın kıvrımları yükselir. Beyin her zamanki gibi
görevini yapmıştır. Dünyayı gören gözlerimizin filtreleri, olayları bu değişen duygu
durumumuza göre yorumlar.
Peki duruşunuz, duygularınızı etkiler mi?
Etkiler.
Bu nedenle kendimizi kötü hissettiğimizde, sadece
duygularımıza yöneleceğimize, duruşumuzu; harika hissettiğimiz haline
getirirsek, duygularımızı da hızla
değiştirebiliriz. Şimdi pratik yapın, gülümseyin....:) Duruşunuzu değiştirerek duygularınızı
değiştirebilirsiniz.
Dakikada 2 milyon uyaran alıyoruz birkaç bin uyaranı
değerlendiriyoruz.150 ile cevap veriyoruz. Beyin onca bilgi nedeniyle bir takım verileri
görmezden gelir, bir kısmını tamamlar,
bir kısmını da eksiltir. Ortada bilinçaltının
seçtiklerinden bir dünya kalır.
Biz yaşadıklarımıza anlam katarak, o anın; iyi veya kötü olduğuna karar veriyoruz. Yaşadığımız bir olaya yüklediğimiz anlam;
odağımız, sözel tanımlamalarımız, ve duruşumuza göre değişiyor. Şaka gibi değil
mi? Mesela odağımız başarıya dönük mü, yoksa endişeye mi? Olay sırasında
kullandığımız kelimeler mahvoldum gibi katlanılması zor veya kırıldım gibi
katlanması kolay kelimeler mi?
Başımız omzumuz dik ve doğru nefes alırkenki bakış açımızla,
başımız önde ve omuzlarımız düşükken ki bakış açımız tamamen farklıdır.
Bu yazılanları bilmek ne anlamamı gelir? Anlamı değiştirecek
gücün elimizde olduğu anlamına gelir. Mutluluk veya mutsuzluğun bir seçim, hem
de bizim seçimimiz olduğu anlamına gelir. Aslında hepimizin bir Avatar’ı olduğu
anlamına gelir. Beyin hayali ve gerçeği
ayırt edemez. Çıplak bir kadının hayali bir erkeği sanki canlıymışcasına
uyarır, ekşi limon hayali de gerçekmişcesine ağzımızı sulandırır.
Bence asıl büyü, keşfedilecek en büyük buluş; hayallerimize
hükmedebildiğimizde ve anlamları değiştirebildiğimizde hemen her şeyi
yapabileceğimizdir. Yok olmasını istediğiniz bir şey için bir parmak şıklatması
yeter, hatta şıklatmaya bile gerek yok.
Hayaller gerçekleşecek olayların tohumlarıdır, onlar olmazsa
meyveler de olmaz. O zaman hepimiz çiftçilik konusunda uzmanlaşmalıyız. Çünkü
beyin de, tıpkı toprak gibi ne ekersen ona göre mahsül verir. Domates ekersen toprağın az veya çok domates vermesi , patates ekersen toprağın
az veya çok patates vermesi gibi.
Beyinde toprak gibiyse olumsuz düşünceler olumsuz sonuçları, olumlu
düşüncelerse az veya çok olumlu düşünceleri doğurur.Daha güzel bir gerçeklik bükebilmeniz
dileklerimle...
‘’Güç sizinle olsun.’’ Master Yoda