23 Ekim 2013 Çarşamba

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 81; ÖNYARGI

Aklımızda binlerce önyargıyla dolaşırız. Adanalılar şöyledir, top sakallılar böyledir, taşralılar şu şekilde davranır, zengin olan arkadaş değişir, sarışınlar v.b
Bu önyargılar nedeniyle çoğu zaman dost seçimlerimizde ve ilişkilerimizde de hatalar yaparız.

 Önyargılardan kurtulmaya çalışmak yerine beden dili gibi eğitimlerle önyargılarımızı daha da çeşitlendirir ve güçlendiririz. Anlaşılabilir bir dünya için stereotipleri (Aşırı genelleşmiş, kalıp yargı) bilerek ve isteyerek yaratırız. Bu iş arkadaşlarımıza bile yansıyacak şekilde adil olmamamızı da engelleyebilir.

Köyde yaşayan kadının biri, bir gün evde gelincik görür,( Bilmeyenler için tilkiden biraz küçük bu vahşi hayvan kümes telini bile kesecek dişlere sahiptir.) Önce korkar gelincikten, sonra gelinciğin yerde yuvarlanarak yaptığı soytarılıklardan etkilenir ve ona yemek verir. Zamanla yemek yerken gelinciğin başını da okşamaya başlar. İkiside birbirini çok sever. Kadının bir gün bebeği olur, bebek ve gelinciği evde bırakarak tüfeği ve bir testi suyuyla tarlaya gider. Dönüşte gelinciği kapıda görür, hem de ağzı burnu kan içinde. Beyninden vurulmuşa döner kadın, gelincik en sevdiğini almıştır hayatından. Çeker tüfeği ve vurur gelinciği yüzünün tam ortasından. Koşarak bebeğinin olduğu odaya girer. Bakarki bebek sapasağlam, az önce vurduğu gelincik beşiğe tırmanan zehirli yılanı öldürmüştür, kanda bebeğin değil yılanın kanıdır bebeği orurken yüzüne bulaşan...

Dr. önlüklü bir adamın her zaman melek olamayacağı gibi motosikletli deri ceketli bir adam da şeytan olmayabilir.
Hızlı düşünmenin ölüm kalım savaşı anlamına geldiği atalarımız için bu tarz önyargılar belki de gerekli iken, bugünün dünyasında gereksizdir  ve kaybettirdikleri kazandırdıklarına göre çok daha fazladır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder