30 Eylül 2013 Pazartesi

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 5; KARŞILIK İLKESİ


Bir arkadaşınız facebook'da ki paylaşımınızı beğenirse siz de onun paylaşımlarını beğenmeye daha istekli olursunuz.
Çocuğunuzla ilgilenen kişiye daha hoş yaklaşırsınız. Biri sizi evine çağırırsa, bazen hoşlanmasanız bile siz de onu evinize çağırırsınız.

İlk çağlardan beri atalarımız buzdolabı olmadığı için, avladığı hayvanların fazlasını  gurup üyeleriyle paylaşırdı. Bu sayede, ileride başka bir gurup üyesi avlandığında, onun avından karşılık olarak yiyebilecekti. Bir bakıma aç kalmamanın, neslini sürdürebilmenin bir yoluydu, karşılık ilkesi.

Bu ilke sadece olumlu katkılar sağlamaz; intikam alma duygumuz da karşılık verme ilkesinin bir başka yansımasıdır.
Bir daha ki sefere size yapılan ikram ve övgülere daha dikkatli yaklaşın, vereceğiniz karşılık bir yemekten çok daha fazlası olabilir.
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 4; KARAR VERME

Hz. Musa'nın gemisinde, her cinsten kaç hayvan vardı? Önce cevap verin, doğru cevabı yazının içinde bulacaksınız.

Bir sinemada yapılan deneyde;  küçük mısır 3TL, büyük mısır 7TL'ye satılıyor, çok büyük bir çoğunluk küçük mısırlardan alıyor. Onlara neden küçük mısır aldıkları sorulduğunda ''7TL mısır için çok fazla.''diye cevap veriyorlar.
Deneyde satılan mısırlara birde orta büyüklükte mısır ekleniyor onun fiyatı da 6.5TL. Yani küçük mısır 3TL, orta mısır 6.5TL, büyük mısır 7TL. Büyük çoğunluk büyük mısır alıyor. Büyük mısırı neden seçtikleri sorulduğunda ''0.5TL'ye çok daha fazla mısır alabildik.''diyorlar.Buna tuzak etkisi denir;  kararı manuple etmek için başka örnekler devreye sokarız. Beynin karar alma şekli size de tuhaf gelmiyor mu?

Beyin karar almak için kıyas yapmaya ihtiyaç duyar. Bunu bilen reklamcılar beynimizi kolaylıkla manuple ederler.
Başka bir deneyde birebir aynı kotları katılımcılara kıyaslayın deniyor. Beyne kıyas yapması söylendiği için katılımcılar birebir benzerliği görmüyor kotlar arası kaliteden,  parlaklıklarına kadar bir sürü farklılıktan bahsediyorlar. Hiçbiri kotların aynı olduğunu farkedemiyor. Kıyas yapması isteneceğine benzerlikleri yakalamasını beyne söyleseydik, kotların aynı olduğunu hemen anlardı.

Başlangıç başarıları ve şansı bizi hep böyle gideceğine inandırır. Başardıkça daha fazla risk alırız, korkusuzlaşırız. Bu bizi hata yapmaya açık hale getirir.

Seçenek sayısını arttırdıkça beyin tercihte zorlanır. Seçeneklerin az olması seçimi kolaylaştırır. Köyde evlilik kararı, seçenek azlığından, şehirdekine göre çok daha kolaydır.

Sahip olduğumuz şey bize daha değerli görünür. Evimizi satarken bu nedenle piyasadan fazla değer biçer ve biçtiğimiz bu rakamı makul buluruz.

Sempati duyduğumuz kişiden veya firmadan çok daha kolay etkileniriz.
Karar verme sürecine yapacağınız bir ek, kararınızı etkiler. Yani kırmızı, ''siyah, beyaz renklerinden birini tutun.'' dersem çoğunluk kırmızıyı tutar, eğer ''bahse girelim ne tuttuğunu bilirsem koyduğun parayı alırım bilemezsen koyduğun kadar kazanırsın.'' dersem, çoğunluk kırmızıdan vazgeçecektir.(İlk akla geleni tahmin ettiğimi düşündüğü için tercihini değiştirecektir.)

Kararlarımızın çoğunu gurup kararına uydurmaya çalışırız.

Ender olan şeyler kararlarımızı kendine doğru çeker, fiyat fayda dengesini bir anda yitiririz.

Çıpa kullanmadan yani bir baz ölçümüz olmadan karar veremeyiz. Bu nedenle neredeyse  tüm mağazalarda 250TL fiyat etiketi  olan ayakkabı bu fiyat silinerek 150TL'ye satılır. Çıpa; bizim için 250TL olmuştur, demek ki 150TL ucuzdur.:)

Diğer insanların kararlarımızı ne derece de etkilediğiyle ilgili; Asch deneyi yapılmıştır.  Bu deneyde katılımcılara iki kart verilmiş, kartların birinde; biri kısa, biri orta diğeri de uzun olan 3 çizgi vardır. Diğer kartta ise tek çizgi bulunmaktadır. Katılımcılara bu karttaki çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği sorulmuştur. Katılımcıların biri dışında hepsi Asch’in asistanlarıydı. Katılımcılar aynı odadaydı ve birbirlerinin cevaplarını duyuyorlardı. Kart çiftleri gösterilerek hepsinden cevap istendi. Gerçek deneğe sıra en son geliyordu. İlk denemelerde katılımcıların hepsi doğru cevaplar verdiler. Daha sonra gerçek denek dışındakiler hep beraber yanlış cevap vermeye başladılar. Cevap sırası geldiğinde gerçek deneklerin %32’si , yanlışta olsa grubun cevabına katılmıştır.

Beynimiz gerçeğin peşinde bir hakim değil, müşterisini haklı olduğunu ispatlamaya çalışan avukat gibi çalışır. Tembellik yapmak istediğimizde haklıyızdır; çünkü çok çalışıp bunu haketmişizdir. Az yememiz gerekirken lüplettiğimiz kurabiyeler, ekstra spor yapılarak zaten verilebilir veya dün canımız  ikinci tabak yemeği istediğinde yemediğimizden, şimdi kurabiyeleri yeme hakkımız vardırJ. Beyin karar verirken ne işine geliyorsa ona göre delilleri toplar. Ne yazık ki işine gelen genelde mantıklı, anlamlı şeyler olmaz. Sorunun şekli değiştiğinde vereceğimiz cevapta değişir,  aslında satışçılar ve muzakereciler bundan fazlasıyla istifade ederler.

Mutlu musun? Sorusu; mutlu anılarımızı aklımıza getirmemize neden olur, çünkü kendimize mutlu anılarımızı sorar ve onları hatırlarız.

Mutsuz musun? Sorusuysa mutsuz anılarımızın canlanmasına neden olacağından vereceğimiz cevap hatırladıklarımızdan etkilenecektir. Doğru soruyu soran istediği cevabı alır. Siyasette halka sorulan soruları benim hazırlamama izin versinler ben de sonucu istedikleri gibi vereyim.

Spor yaptıktan sonra veya tehlikeli bir ortamda; karşı cinsle ilgili karar verirken dikkat edin, nabzınızın yüksekliğini ve fazladan  salgılanan hormonları beynimiz karşı cinse duyduğumuz ilgi nedeniyle olduğunu farzedecektir.J Tam tersi etkilemek istiyorsanızda heyecan ve hareket işinize gelecektir...


Anlayacağınız; seçtiğimiz şeyleri, neden seçtiğimizin pekte  farkında değiliz.:)

''Hz. Musa'nın gemisinde her cinsten kaç hayvan vardı?''
Sorumuzun cevabı; hiç, çünkü gemisi olan peygamber Hz. Nuh'du:)

29 Eylül 2013 Pazar

BİLİNÇALTI KULLANMA KILAVUZU 68; COLA içenler; mutludur, AXE kullananlar; sonsuz seksidirJ

İnsan beyni; çevremizi doğru şekilde algılamak için değil, hayatta kalmamız için çalışır. Gerçekler için değil asıl ikna etmek için düşünürüz. Çünkü sosyal bir canlı olan insan bu sayede yiyecek bulabilir, üreyebilir.

Bilim adamı gibi değil, bir avukat gibi çalışır; yani gerçekleri kendisi için çarpıtır. Önceden belli olan hedefi için ihtiyacı olan tarzda  açıklamalar yaratır.

İnsanları; olumlu veya olumsuz sıfatlarla etiketlemek, kendini gerçekleştiren kehanetlerin en büyüğüdür. Başarı ve başarısızlık olasılığını fevkalade etkiler.

Bildiğimiz şeyleri abartarak çok daha fazla bildiğimizi düşünürüz.

Kaybetme ihtimali kazanma ihtimaline göre bizi daha çabuk harekete geçirir.

Karar vermek; seçenek arttıkça zorlaşıyor. Buna ''Seçim paradoksu'' adı veriliyor.

Basket oynayanların uzun boylarına bakarak, basketbol oynadıkları için uzun olduklarını düşünürüz; ama hayır seyrettiklerimizin uzun olmasının sebebi basketbol oynamaları değil, uzun boyluların basketbol için seçilmeleri.:)Ama bizler çocuğumuzun boyu uzasın diye, gördüğümüz dev  basketçilere bakarak, ona bazen zorla, uzasın diye basketbol oynatırız. 

Tam da bu nedenle reklamlar işe yarar; cola içenler mutludur, axe kullananlar sonsuz seksidirJ Bu komedilere inanmasaydık, tüm ürünler, bu tarz reklamları kullanmazdı.

Bir şeye, işe veya kişiye para, zaman harcadığımızda vazgeçmekte zorlanırız, sanki yapılan harcama geri gelecekmiş gibi, genellikle gelmez; sadece harcanan miktarın büyüklüğü bizim vazgeçmemizi engeller. Rulette 5 kez siyah gelirse, insanların çoğu kırmızı gelecek diye kırmızıya yönelir, komik olan her atışta, isterse 100 kez siyah gelsin, topun kırmızı veya siyaha gitme olasılığı aynıdır. ''Bu ilişkiye yıllarımı verdim'' düşüncesini atın kenara, çok şey feda etmiş olmanız o ilişkiyi düzeltme ihtimalinizi arttırmaz, hatta olasılığı düşürür.

Nasıl başlarsa öyle gider inancı; Başlangıç başarıları ve şansı bizi hep böyle gideceğine inandırır. Başardıkça daha fazla risk alırız, korkusuzlaşırız. Bu bizi hata yapmaya açık hale getirir


Dr.lar ve danışmanlar bazen önce bir şeylerin kötü gideceğini, sonra zamanla düzeleceğini söylerler. ''Kremden sonra kaşınma ve yanma olacak yaranız daha kötü gibi görünecek, aslında bunlar iyileşme belirtileri.:)''Bu genelde bizi daha beter yapar çünkü  işe yaramayan yöntemlerini bazen çok geç algılarız, yaptıkları çoğu zaman bizi geç uyandıracak bazen hiç uyandırmayacak bir olasılık yaratan telkinleridir.

Dip noktada gittiğimiz bize yol gösteren kişiyi başarılı görürüz hatta öneririz, başarıyı bile yanılsamalarımızla yorumluyoruz anlayacağınız, dipten sadece yukarı çıkılır, az veya çok  hem de her defasındaJ


Beynimiz her şeyi anlamlı hikayeler şekline getirmek ister, bu çaba her türlü anlamsızlığı değiştireceğinden hikayenin gerçekliği elden gider. Bu nedenle tüm hikayelerimize biraz yalan, biraz senaryo eklenmiştir.




24 Eylül 2013 Salı

BEYİN KULLANMA KILAVUZU 65; TOPLUMA UYUM

Bilinçaltımız;genelde  toplumun kabul ettiği, yaptığı şeylere güvenir. Sebebi; yüzbinlerce yıl evvel atalarımız  kaçan insanları gördüğünde  ne olduğuna vakit ayırmaksızın, düşünmeden kaçmaya başlamasında ve bu nedenle hayatta kalmış olmasında gizli. Tıpkı sürüdeki tek hayvanın hareketlenmesiyle tüm sürünün kaçmaya başlaması gibi, aslanları görmeye kesinlikle gerek yok.

En çok satan ürün sloganını kullanan reklam, en iyi demediği halde bizi o ürüne yönlendirir. Kalabalık lokantaya oturmayı tercih ederiz. Şirketlerde en çok inanılan fikirler doğrudur diye kabul ederiz, çoğunlukla hatalı oldukları halde. Artık eskisi kadar hızlı karar almamıza gerek yok, düşünerek aldığımız kararlarda doğruluk olasılığımız artacak.

''Bok yiyin, milyarlarca sinek yanılmış olamaz.'':))
BEYİN KULLANMA KILAVUZU 64; GÖRÜNENİN KÖR EDİCİ PARILTISI

Görünenden etkilenir bilinçaltı,  başarılı yemek işi yapanlar ön plandadır gözümüzde, onlara bakarak ''Yemek işi karlıdır.'' deriz. Bunu diyerek restoran açan  20 kişinin 19'u  ilk 3 yılın sonunu göremez. Neden onca akıllı insan bu hataya düşer? Başarı görünür olduğu için, başarı haberleri sıkça yapıldığı için, kararlarımızda da başarma ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünürüz. Bilinçli kararlar almak istiyorsak o işin medyatik kısmına değil gerçek istatistiklerine bakmamız lazım.

Uzun yaşamanın sırları hepimizin ilgisini çeker. Yüzlerce, yüz yaşın üstünde insanla yapılmış ropörtaj ve araştırma vardır. Araştırmayı yapan kimse işine gelen veriyi veya söylemi kullanır. Yumurta firmasıysanız yumurtanın mucizeleri işinize yarar, soya yağı üreticisiyseniz soya yiyen 100 yaşında  ihtiyarlar, omega3 balıkta bolca bulunur ve sizi kalp krizi riskinden korur derler(Kuzey ülkeleri omega 3 zenginiyken en önemli ölüm nedeni kalp krizidir.), derler de derler. Bir yıl yumurtadan elini ayağını çeken bizler, öbür yıl faydaları abartılınca çifter çifter götürürüz yumurtaları.

Yüksek tansiyon rakamları her 5-10 yılda bir aşağı iniyor. 10-15, 9-14, 8-13 çok yakında 7-12 ideal küçük ve büyük tansiyonlarımız  olacak, bu değerler şeker hastalığında da devamlı aşağı iniyor. Yüksek tansiyon hastası olduğunuzu gösteren değerlerin 0.5'lik aşağı çekilmesi dünyada tansiyon ilacı kullanan insan nüfusunu iki katına çıkartıyormuş...