4 Aralık 2013 Çarşamba

BKK 86; AYAKLARIMIZDAKİ KELEPÇE; TRAVMALARIMIZ



Travmalar akla gelince genellikle  topu inşaata kaçan çocuk resmi gelir aklımıza. Ama travmalar taşınma, okul değişikliği, işsiz kalma, ayrılık gibi bir çok şekliyle karşımıza çıkabilir. Travmanın büyüklüğü küçüklüğü değil yaşanılan olayın bizim için yarattığı etkinin büyüklüğüdür mühim olan. Kardeşinize alınmış ve size alınmamış bir hediye bile sizde bir ömür boyu yerleşecek değersizim duygusunun temelini atmış olabilir. Terapistler bu travmaları su üstüne çıkartmaya çalışırlar çünkü bilinçaltından bilinç seviyesine çekilmemişbir bilgi onarılamaz. Bilinçaltı da sırf bizi koruma amaçlı aynı korku filmini oynatır durur. Çoğunluk fobimizin kökeninde bunlar yatar. Su üstüne çıkan travmalarımızın ya etkisi azalır ya da yerine yeni bir senaryo eklersek etkisi tamamen yok olur.

Bilinçaltı çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz. Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bunu klasik bir obsesif-kompülsif (Takıntı)durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.
Veya bize çok önemsiz görünen bir olayı; mesela  aileye yeni bir kardeşin katılmasıyla ilgili bir olayı; kardeşini karşılayan çocuğun blinçaltı öyle bir büyütebilir ki, tüm toplama kamplarında yahudilerin yaşadığı travmalar bir araya gelse onunkinin yanında solda sıfır kalır..:)

Bir Asos tatilimde zıpkınla yeterince balık yakaladım ama  çok istediğim halde bir ahtapot bile görememiştim. Kaldığımız yerin iskelesinde güneşlenirken, bir çocuk çığlığıyla yerimden sıçradım. Gördüğüm manzara ürkütücüydü; iskelenin merdivenlerinden çıkan 5 yaşlarındaki bir çocuğa 3 kiloluk dev bir ahtapot sarılmıştı. Koşarak delicesine ağlayan çocuğun üzerinden ahtapotu aldım ve hemen çocuğu ahtapotu yakaladığı için tebrik ettim. Ona günlerdir yemek için ahtapot aradığımı ama bulamadığımı, onun bulmasının büyük bir  ustalık veya şans olduğunu söyledim. Ağlayan çocuk önce sustu, sonra keyifle dinlemeye başladı, bir süre sonra gurur ifadesi oturdu yüzüne, ahtapotun eti yumuşasın diye beraber uğraştık. Akşama nefis ahtapot salatası ve mangalda ahtapot yaptım. Ahtapot servis edilirken çocuğun annesi geldi ve oğlum ahtapottaki payını istiyor, dedi Ahtapotu yerken çocuğun yüzünü görmeli, çıkarttığı şapırtı sesini duymalıydınız:) Belki çocuğun, bir ömür boyu denizden korkmasına neden olacak bir travma, anlık bir müdaheleyle bertaraf edilmişti.

''Çocuk şanslıymış, yanında siz vardınız.'' diyebilirsiniz. Aslında tüm farkında olunan veya olunmayan travmalara sahip olanlar çok şanslı. Çünkü bilinçaltı zaman kavramını  bilmediğinden her şeyi o anda yaşıyor, yani 5 yaşında yaşadığımız bir travmayı dahi o an olmuşcasına capcanlı tutuyor. Yani ahtapotla ilgili müdaheleyi çocuğa 20 yıl sonra da yapsak farketmezdi.(20 yıl yaşadığı sıkıntı hariç)Geçmişteki en büyük travmalar, fobilerimiz bilinçaltı için  yeni gerçekleşmiş gibi olduğundan etkilerini de  bir anda silmek çok kolay:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder